kendi halimde bir insanım ve çok hassasım, doğru tespit

hayatlarından cıkınca sarsılmayacak sapıtmayacak tek kız profili bu be roket adam naptın sen :d

onları uzaktan sev yada sadece gidip sarıl

Rahat konuşkan kızların sevgilileri terk ettiğinde ya da ilişkileri kötü şekilde bittiğinde sakin sessiz kızlardan daha az üzüldüklerini düşünüyorsanız hatalardasınız. Duyarlılık nescafe reklamındaki kızlar gibi yaşamakla alakalı değil.

kendi halindeki kızlardan hiç hoşlanmadım. sosyallerden de hoşlanmıyorum. hibritlerden de hoşlanmam muhtemelen. noluyo lan bana. sosyaller çok kötü ama. en kötü sosyaller.

Sen de karşındakinin kendi halinde olan bir kız olduğunu bilerek davran. Rutin ilişki davranışlarından kaçın, farklı bir aşk yașa.

o hiç belli olmuyor ya. bence yanlış bir genelleme yapmışsın. bunun haricinde senin düşüncene göre üzücez diye kimsenin hayatına girmemeliyiz. olur mu öyle roket?

ben çok severim kendi halinde kızları, illa şeklen hipster ya da tumblr kızı olmak zorunda değiller. genel olarak minimal yaşayan, etliye sütlüye karışmadan yaşayıp giden kızlar bence daha komplekssiz ve hayattan daha çok zevk alan tipler. bi hırsları yok, bişeylere saldırmıyorlar, küçük şeylerden mutlu olabiliyorlar. ben de o tarz bir insanım, sanırım bu yüzden bana öyle geliyor. popüler olan bir erkek girerse hayatlarına dediğin gibi değişim olabilir, kendini "kendi halinde" görmüyorsan uzak durabilirsin.

Sessiz olanlarla olmayı tercih edenler arasında ince bir fark var sanırım. Sessiz olanlar bazen gerçekten boş oluyor da sessiz olmayı tercih edenler hayatlarına cidden girebilmişsen değerli şeyler taşıyorlar o yüzden çıkarken ayarını bilerek çıkmaya çalışmak lazım yani en azından ben birine denk geldim mi böyle yapıyorum.

Bi boyle siniflandirilmadigimiz kaldiydi

Saptin seker oldun
Sahdin sahbaz oldun.

Sosyal anti sosyal nescafeli sessiz...

Neden rahatsız olduğunuzu anlayamadım aslında, negatif bir tanımlama değil ki bu. Ben de öyle kızları sevdiğimden öyle diyorum ki bu duyuruyu da açmışım :) Ciğerdelen'in dediği çok doğru, çok düşünüp kategorize ediyoruz ve %99 hiç de öyle çıkmıyor. Ama düşünmek de güzel bir şey, ne yapalım :)

O kızlar sana teşekkür ediyor, cidden hiç gerek yok. Herkes hayat seyrinden mutluyken yolları kesiştirmek sadece kafa karıştırıyor, yol şaşırttırıyor.

yapılacak çok şey var ama yanlızsan en fazla bi tur atarsın yürüyüş yolunda sekada vs..

Pati Cafe'ye git, dopinge git, barlara takıl, klüplere topluluklara falan git (mühendis odaları mesela) kalabalık oluyor bir şeyler çıkar.

Alkol kullanmiyorum sağol yine de. Tiyatroyla ilgili bilgi verebilir misiniz mesela? Nereye gitmem lazim, isim olarak bilmiyorum da?

Sakıp Sabancı kültür merkezi vardı yanlış hatırlamıyorsam, izmit merkezde kime sorsan söyler diye tahmin ediyorum

Alkole başla, ya da bilmiyorum başlama. Çok kararsız kaldım.


Sdkm'nin(Süleyman Demirel Kültür Merkezi- Y.Kaptan) programlarına göz at. onun dışında squash dahil her türlü spora gönül vermeden eğlencesine zaman öldürebilirsin. (yani eğer arkadaş grubu olmadan spor yapmak istiyorsan)

Sabahları koşup - 20-30 dakika squash oynadıktan sonra belediyenin çorba çeşmesinden çorbayı alıp Sakal(adı çok kötü ama tadı şahane olan poğaça) eşliğinde aheste aheste yürüyerek evine dön.

Sonra her ne işle ilgileniyorsan onları hallet.

Akşamları yürüyüş yolunda bir tur atıp jazzcorner'de 1 kahve iç, ya da kahve içme kahvesi kötü. Meyve suyu sıktır kendine.
sdkm ve sabancı k. merkezi olmadı alternatif tiyatro o da olmadı belediyenin(çalışınca oluyor) edebiyat ve sanat programlarından birine dahil olabilir(yani izlemek için katılabilir) ya da sahilde termosunda çay-kahvenle polat alemdar misali uzaklara dalarak -lan o ileride ki gemi ışığı mııı yoksa gölcük ışıkları mı ikileminde beyni yaktıktan sonra mutlu mesut sekerekten evine dönebilirsin. geceleri de tantuni yersin ama çok yeme. güzel yapamıyorlar.

Bunlar yalnız başına takılmak istediğin zamanlarda ki aktivitelerin. Bu arada yazın arkadaş grubunun şahane bowling oynamasını kıskanıp onlarla akşam oynamadan önce öğlen ve öğleden sonra tek başıma çalışma baabında bowling oynuyordum. şahane keyif alıyordum. Bunu da yalnız yapılabilineceklere ekleyebilirsin.

Bunların dışında yalnızlıktan sıkıldığında ise, arkadaşlarını yanına alaraktan(ya da alıp- sen hangisini seviyorsan) ;

Bisiklet turları
Arkadaşlarınla aptal kafelerde; düğüne gider gibi giyinen salaklara bakıp bakıp gülmek.
şahane bi dönerci var yarım ekmek 2 liraya. Manitanın ''ıyyy burada mı yiyeceğiz'' söylemine aldırmadan ''abi ekmeği 3 çeyrek olsun ama içi tüm ekmeklik olsun'' diyerek ortalama 20 dakika sıra bekledikten sonra karnını afiyetle doyurmak(köşe başında ki turşucudan da turşu suyu alabilirsin ama ben almıyorum, dövüştük geçenlerde turşucuyla).
Yine arkadaş grubunla, spor salonunda bir hafta sonu, kah yüzmek kah '' oğlum gel gel, 60 benç basacam bak şimdi'' diyip bençin altında kalarak eğlenmek
en geç 22:00 a kadar sinemaya gitmek
hat 200'e atlayıp ''hadi lan bi istanbul yapıp gelelim'' ekolüne gönülden destek vermek
Gece manitayı alıp Canlı-cansız müzik yapan barla gece klubü arasında kalmış ne olduğuna karar verememiş mekanlarda abuk subuk eğlenmek
bu kafe kedi dediklere yere gidip anarşizme gönül vermek
sol yumruk havada slogan attıktan sonra, gelen güzel abi ve ablaların söyleşilerini dinlemek- tartışma platformuna katılmak.
aisec'e gidip kapıdan ''napıyonuz lan pis masonlar'' diyerek koşa koşa binayı hızlıca terketmek.
Sevdiceği alıp, saat kulesine giderek bankta sevişme çabaları, ardından 'lan bizim ev var bu gereksiz aksiyon niye' diye bir cool'luk yaparak sevdiceği güldürmek. eve gidip birlikte yemek yapmak. salatanın içinden havuçları tırtıklamak.
kitap klubü kuruyorlar daha aktif olmadı yakında aktif olur, ona dahil olup geek'lik mecrasına vakıf olmak. ruhun şaad olması.
Sevdiceği alıp buz pistinde madara olmak.
ucuzundan olta kaptırıp marinada sabahın köründe peyda olup öğlen sıcağına kadar balık tutamadan ''lan gelin şuradan bi kebap sardıralım'' dedikten sonra oltalarla kebapçıya gidip masa başında açlığın size verdiği yetkiyle öküzlemesine gülerek eğlenmek. yemeği ilk gelen arkadaşın yemeğine çöreklenmek.
kahvaltı için çocukları topladıktan sonra gemiyle karşıya geçip ''burdada bi ... yokmuş'' diyerek geri dönmek, gemide simit çaya düşmek. yalnız çay bayat.
Tüm bunların dışında da şu duyuruya bi' göz atmak (eksiduyu.ru)
Haa bir de derin okuma yapmayı seviyorsan bize gelip bak aslında şu kitap'a bi yoğunlaşalım bence diyerek tekilaya vurmak. Yalnız burada Tekila ön koşul.

başkasının kartını kullanmanızda sorun yok da, yoyo'nun şartı 3 yıl değil, 1 yıl.

www.driveyoyo.com

Girme o işe. Bir kaza olursa 'hesap sahibi' kimse ona giriyor masraf, bu noktada da arabayı kullanan arkadaşın ama hesap sahibi ehliyet sahibi olan sen oluyorsun. AMAN diyeyim.

tembeller sayesinde ayakta kalıyor. evde yapmak en akıllıcası. yılda 1-2 defa tembellik yapılabilir.

10 liradan fazla vermem bimde 4 lüsü 7 liraya satılıyor onu yiyorum canım isteyince. pide ve börek tercihimdir en fazla 5 liraya doyuyorum.

bir dönem biz de pizzaya abandıydık fakat bir siparişte 45 lira verince durup düşünmeye başladık.

markete gidip alışveriş yapınca maks. 10 lira gidiyor hakkaten, boş yere para israfı.

bıraktık artık.
buna en iyi alternatif menemen bence.

ben geçen on kişilik sipariş verdim. totale bi baktım 600 kat olmuş. tıks, o gün bugündür yok pizza filan.

yediğin şey pizza olsa yine neyse derim arada bir olur öyle de, yediğin şey karbonat+hamur+dondurulmuş malzeme.

hayatımın hatasıdır yemeksepetinden pizza söylemek, her firma için geçerli bu lafım.

gidip alınca 10 lira oluyor ben öyle alıyorum.(dominos-şube eve yakın)

ya akşam pizza alsan, öğlen dışarıda yesen bütün gün sırf yemeğe 20-30 lira gidiyor özellikle öğrenci için zor.

pizza o parayı hak etmiyor kesinlikle. hala lüks sayılıyor türkiye'de. tabii bunu alan insanlar sayesinde. ben dominos'un büyük boy pizzasıyla bile zar zor doyuyorum hele çok açsam hiçbir işe yaramıyor.

tabii denemek için almıştım bir daha da yemedim dominostan. ama genel olarak hepsi pahalı yani, işçilik yok, o parayı hak eden bir malzeme yok.

Ben şu an evde yapıyorum mis. *-* malzemeleri 20-30 civari tutsun, hepsini ilk seferde kullanamiyosun zaten 2-3 defa kocaman tepsi yapiliyor.

Ekonomik aileyiz olim.

bende aynı bu şekilde düşünüyordum sonra yurtdışına çıkınca farkettim ki orda daha da pahalıymış nedir bu pizzayı bu kadar pahalı yapan arkadaşlar?etli söylemesen bi le avrupanın bir kaç yerinde 15 eurodan aşağı pizza görmedim,hamur ve 3-4 malzeme sonuçta

Aynı fikirdeyim abi, özellikle dominos'un pizzaları o kadar kötü ki salçalı ekmeğe 15-20 lira vermek hakikaten mallık. Lükslükle alakası yok, mis gibi iskender yemek varken salçalı ekmek lan. Hakikaten acıyorum dominosa verilen paraya.

uzun taksitler değil ithal ürün satışı devlete zarar veriyor. cari açığı artırıyor. türkiye'nin yıllık telefon ithalatı resmi rakamlarla (kaçak girenler hariç) 3 milyonu bulunca önlem almak istediler.

mobilya ve beyaz eşya'da 9 taksitle sınırlaması ve sıfır araçta (ve diğer tüm ürünlerde) vergiyi artırması falan da iç talebi düşürmeye yönelik diye düşünüyorum. yani alın verin ekonomiye can verin devri bitti. resesyon başlıyor. winter is coming senin anlayacağın.

Uzun taksit şu: sen diyelim ki patates üreten bir adamsın. Patates ihraç ederek ayda 200 tl kazanıyorsun. Gidip 200 lira taksitle iphone 5s alıyorsun, o da 2000 lira. Yani 10 taksit.

Bu ne demek biliyo musun, ülke 0 gün vadeli 2000 lira borçlanıyor senin için, cari açık tek seferde artarken, sen 10 ayda ancak onun getirdiği o eksiyi kapatabiliyorsun. Kısa vadede borç almak gibi bir şey.

Birebir aynı olduğu durumlara şahidim. Önemli olan yapacağı iş, yapacağı işin o 'master'ı gerektirmesi. O qualification'lar direkt maaşı değil, işe girip girememe şansını değiştirir, master'ı olan adam tercih edildi ama aynı maaş aralığı tavsiye edildi mesela, sonuçta yine karlısın.

tecrübe yoksa cok fark etmez ayrica bitirilen üni.ler de önemli

üniversite, beceriklilik, tecrübe ve iş bilirlik önemli.

ikisi de ayni isi yapacaksa/yapabilecekse maas farki falan olmaz, mulakatta iki taraftan biri buyu yapmazsa.

aynı pozisyonda maaşlar aşağı yukarı aynıdır.
4 dil bilen* 35 yaşındaki iş arkadaşımla aramda çok az bir maaş farkı var.

İlan aynıysa maaş teklifi de aynı olur. İşveren için neler yaptığınızdan çok onların işine ne kadar yarayacağınız önemlidir. Hele kurumsal firmalarda maaş baremi bulunduğunuz pozisyona göre olur. Lisans mezunu olup aynı şirkette şef pozisyonunda biri, doktora mezunu olup iş hayatına yeni başlamış birinden fazla alabilir.

bu işler kendini pazarlamakla alakalı biraz. sonuçta nitelikler açısından sıkıntı yoksa sizin maaş talebinize göre bir teklif sunulur size..

Kurumsal firmada kisiye degil pozisyona maas verilir. Fakat bu maas araliklidir yani 3000 ila 3500 diyelim. Senin ozelliklerin daha iyiyse ve 3500 sana verirler ama istemezsen vermezler tabi :).

hukukçu değilim ama bildiğim kadarıyla hiçbir yasa geriye dönük işlemez, belki aksi belirtilip düzenleme yapılıyordur ama normal şartlarda bir yasa çıktığında o tarihten itibaren girenleri bağlar.

formasyon kaldırıldığında halihazırda 4. sınıf okuyanları da etkiliyordu. bunun da etkilemesi muhtemel.

8. senesini okuyanlar okuldan mı atılacak yani?

Videoyu izlemedim ama B planım var. Pek bi yerde bahsetmedim şimdiye kadar ama bi gün burası suriye gibi olursa veya önümüzdeki 50 yılda kurak ve susuz bi ülke haline gelirsek kendimi kurtaracak kadar planlar yaparken buluyorum kendimi bazen. Aldığım her şeyi dünyanın her yerinde kolayca paraya çevrilecek şeyler olmasına dikkat ediyorum (Bilgisayardan telefona vs kadar), kenara para atıyorum, bankacılık sisteminin çökme ihtimaline veya her şeye el konma ihtimaline karşılık fiziksel olarak bildiğim bi yere para koyuyorum, dil öğrenme konusunda kendimi geliştiriyorum, falan filan.

usta bıraktıktan sonra bu ülke büyük lider falan göremez. çapsız muhalefet liderleri koalisyon falan yapar. 4-5 senede bir ekonomi çöker. yine eski düzen, yani ağababaların parsayı götürdüğü türkiye ye döneriz. o ağababaların en önde gelenleri de koç ve cemaattir. ayrıca sakıp ağadan sonra sabancı holding de cemaat güdümüne girmiştir. biz de sözde bağımsızlık nutukları atarız, kemalistler arada sırada 10.yıl marşı söyler, eğlenir(onlar beyaz türklerden olduğu için ufak parsalar o kitleye gidecektir.) ama ezilen yine fakir halk olacaktır. ha tabi bu arada tek suçu "kürdüm" demek olan kişiler yine hapsi boylayabilir.

Her halükarda padişahlıktan iyi bir sistem olacağı kesin. Tek başlı bir sistemden ziyade güçler dengesi ve bağımsız devlet organları bizi daha düzgün bi yola götürecektir, yoksa kaddafi gibi 'ben diktatörüm ama sizin için yapıyorum bunları' kafasında bi yola doğru gideceğiz biz de. Onu yeme, bunu içme, şunu okuma, bu siteye girme, 3 çocuk yap, neden, öyle istiyorlar çünkü.

en özgürlükçüsü sarıgül görünüyor. Akp'nin özgürlükçülük indeksinde yeri yok tabii. Cemaatin siyasete müdahalesi meşrudur. Tüm sivil toplum kuruluşları (cemaat, menzilciler, tema, müsiad vs) ve sivil devlet kuruluşları (ihh, seta, sabah, akşam ve star gazeteleri) siyasete müdahil olmalıdır, olmalıdır. Büyük lider olmadı, yakın gelecekte olmayacak, büyük lider büyük, köklü toplumlardan çıkar. Ancak lider herhangi biri olabilir. Hırsız olmasın da aslında, kim olsa güzel olur.

bırakın şu büyük lider, usta ayaklarını. propmterdan okumayınca dili tutulan, anlaşmalı çıkışlar yapıp garibanın gözünde yücelen, akıl hocalarının ayakta tutabildiği birinden bahsediyorsunuz.

2001 krizinden seçimler sonuçlandıktan sonra ferrari'den hızlı ivemelenme ile çıkan türkiye'de yatırımların artmasının sebebini ak parti iktidarına bağlayabilen sığ fikirlilerin aramızda dolaştıklarını görmek utanç verici.

1923ten 2001e kadar ayaktaydı bu ülke. ama düştü ama kalktı. şu anki iktidarla ya da başkasıyla belirli kaynaklara sahip bu ülke ayakta kalmaya devam edecektir.

lider ne allah aşkına. başbakan arıyoruz alt tarafı. halk kendi zekasını ve iradesini tamamiyle teslim edeceği adamlar aradığı sürece bu ülke demokrasisinden bir bok olmaz.

ha onun dışında amerika ile iyi geçinildikten sonra ekonomi falan da öyle çökmez. şu sıralar zaten ortadoğuda dengeler iran-esad yönüne doğru değişiyor. chpye gün doğdu. ideolojik olarak da çok sıkıntı yok. amerika gezileri de boşuna değil.

"kemalistler 10. yıl marşı söyler eğlenir" seviyesi ile "kürtler vore vore ateşten atlar" seviyesi arasında da bir fark yok. kemalistleri de cemaati de halkın bir parçası olarak görmeden hiç bir soruna çözüm bulunamaz. şu ülkede kılıçdaroğlu-sarıgül ikilisi dışında öfke siyaseti yapmayan adam ben bilmiyorum. öcalan ile konuşulmasından sonra hiç de öyle "vatan elden gidiyor" siyaseti yapmadılar. kılıçdaroğlu partiyi adam etti. "chp gelince kürdüm diyeni sokakta vuracaklarmış" çok boş eleştiriler.

Engelleyemiyorsun gerçekten.

O konu şöyle oluyor. Diyelim birinin görmek istemediği birşeyi beğenmek ya da yorum yapmak istiyorsun. Beğendiğin o gönderinin herkese açık olmaması lazım. Yani yalnızca yorum yaptığın kişinin arkadaşlarına açık olması lazım. Tabi o beğendiğin gönderinin sahibi kişi ile bunu görmesini istemediğin kişinin arkadaş olmaması lazım :d

Bir de şunu ekleyeyim ben de hız sorunundan muzdariptim ssd taktıktan sonra alete büyük oranda rahat ettim. Tavsiye ederim.

Bir kaç sene önce iATKOS falan denemiştim. Zır zır sorun çıkartıyordu, kablosuz kartımı tanıtamamıştım, ses kartı stabil çalışmıyordu vs... Şimdi ne aşamadır bilmem ama çok da sorunsuz olduğunu sanmıyorum.

Dev sıkıntı yaşarsın hemde. Yapma yazıke dersin onun yerine imkanın varsa elinde ki laptopu çıkart mac al ancak o zaman analrsın zaten farkı

(bkz: hackintosh)

Ben denedim bunu, doğru dürüst çalışmadı sorun çıkardı paso ve yavaş çalıştı. En sonunda gidip mac aldım.

gmail'in içinden yapacaksın onu.

var tabi.. kural (rule) yaratacaksın.

ancak iyi bir çözüm değildir, çünkü gmail'de tüm mailler senden gelmiş gözükecek. doğru çözüm outlook ile tüm e-postaları bilgisayarında kaydetmek ve düzenli (yılda 1-2 kere) yedeklemektir.

Gmail'den yapman daha zor. OWA mailin hafızasını belirleyen kişi senin IT direktörün, Türkçesi bilgisayarlara format falan atan bilişim departmanı. Adamlara gidip derdini anlat, ya maili direkt senin gmail'ine yönlendirirler uğraşmana gerek kalmaz, ya da Gmaile alabilmen için gerekli bilgileri verirler.

Hepsiyle arkadaş olmaya çalışıyorum ama bu imkansız. Geçen sözlüğe de yazdımdı: (bkz: yönetici/@roket adam) Yapacak bir şey yok. Mümkün olduğunca sade olması lazım ilişkilerin, aman diyeyim. 2-3 tanesi iyi olsun bulunsun, onlar da ofisin en iyileri olsun zaten.

herkesle değil, kritik kişilerle iyi geçinmek yeterli.

politik ve profesyonel olmak lazım. aşırı samimiyet çok kötü sonuçlar doğurabilir. dostlarını da dışarıdan seçmekte fayda var.

Tamamen politik olmak gerekli. Herkesle güzel bir günaydın-iyi akşamlar; gerekmeyen muhabbetlere girmemek; dedikodu yapmamak; hasta olan, bi derdi olan varsa gerektiği kadar ilgilenmek, bir iki gün sonra nasıl oldun diye sormak... Bunlar yeterli. Tabii bunların yanında sen de doğru bir insan olmalısın. Kuyunu kazanlar her daim olacaktır. Profesyonel davranmak, duyguları karıştırmamak şart.

sanal uyku'ya katılıyorum. kilit kişilerle iletişimi biraz daha sıkı tutmak gerek. diğerlerinin ise hepsine aynı mesafede yaklaşmaya çalışılmalı bence.

Her zaman belirli bir mesafe koyarım. İş saatleri dışında iş arkadaşlarımla görüşmemeye dikkat ederim.

Şu anda çalıştığım insanlar iş hayatımda görebileceğim en orospu çocuğu insanlardır. uzak durmaya ekstra özen gösteriyorum.

ilk çalıştığım yer küçük bir aile şirketiydi. çok ileri arkadaşlık ilişkileri geliştirdik. ikincisi kurumsal büyük bir firmaydı. öğle arası muhabbetleri haricinde konuşmuyorduk, herkeste birbirine karşı resmiyet vardı. şimdiki global bir firma millet birbirini sikmeye fırsat kolluyor.

iş arkadaşlıkları ilişkilerinde yapılacak en büyük hata özellikle yöneticilerin ve çalışma arkadaşlarının arkasından konuşmaktır. ters bir durumda söylediklerinizin hepsi önünüze dökülür.

panpa sakin ol yahu :) ebayden getirtip kendin takabilirsin, ben öyle yaptım şahsen. masraf 50 dolara geldi

@gibsonrules

lcd ekran + ön ekran yalnız mevzu. ve bu işlemi yapmam için gereken anlatım, malzemelerin de listesi lazım. dealxtreme de bulabilir miyim?

Oncelikle Apple en buyuk karini bu ulkeden degil, o ulkeden (bkz: abd) cikariyor :))

Bimeks sattigi hic bir malda cikan sorunlar icin kilini kiprastimiyor ve o haliyle bi de ElectroWorld'u aliyor, Bilkom ise senelerdir Apple'in Turkiye'de dogrudan yer almamasinin kaymagini yemis kotu bir reseller, o kadar. Artik Apple'in kendi magazalari ve yetkili servisleri var. Hem de birkac yildir var. Bilkom yerine onlarla direkt kontakt kurun, lakin Apple parcalari pahalidir, Turkiye'de de ABD'de de piyasa fiyatinin uzerindedeir. www.apple.com.tr 'de listesi bulunabilir sanirim. uymazsa ifixit yardimiyla kendin ekran degisimini yapabilirsin. tane tane neler gerektigi de anlatiyor.

eyyorlamam bu kadar:) gecmis bu arada, o kadar para sayilan aletin bu hale gelmesi evlat acisi gibi oturur valla.s.s

www.fotoparca.com

Arkadaşım, anladık da, düpedüz kırmışsın ipad'i. Apple olsam tabi ki eski fiyatına yakın fiyattan satarım sana. Servis tutarsızlığı konusunda ise haklısın tabi ki, yapacak pek birşey yok.

Dünyanın hiç bi yerinde 'aa abi kırmışsın al yenisini verelim' diyeceklerini sanmıyorum. Düpedüz senin ihmalin bu abi, hadi telefon olsa yine bi derece. Koca iPad yani. Bence suç sende.

Dostum ali cengiz oyunu demişsin ama bildiğin sen kırmışsın ekranı.

şu "sen bildiğin kırmışsın" diyen elemanlar... olm makineye temas eden (zorlamadan dokunan) şey küçücük, sivri dahi olmayan bir plastik parçası. araştırırsanız zaten ön camın her ipad'de en ufak bir darbede bu hali aldığını görürsünüz.

kimsenin de garantiyle sigortayı karıştırıp kimseden "yeni mal" temini beklediği yok. yukarıda yazdığım gibi, makul fiyatlara gerekli yedek parça, servis desteği. diğer ürünlerde olduğu gibi bunda da beklenti budur. el yatkınlığı yok falan da denmiş, sanırım biraz dikkat ederek çalışırsam olabilir. tahminimce sandalyenin plastiği ile köşede burun buruna geldi. çünkü sandalyenin onu ciddi ciddi ezme gibi bir ihtimali olmadı tüm gün boyunca. uç kısım zaten fotoğrafta da görüldüğü gibi.

ali cengiz oyunu dediğim nokta da tamamen apple'ın türkiye'ye gösterdiği kısıtlı garanti hizmeti ve bunu iyice daraltan bilkom. yanlış anlaşılma olmasın.

=A1 & "." & B1 & "@eksiduyuru.com.tr"

ilgili satırdaki boş bir sütuna bu formülü yazıp listenin sonuna kadar kopyaladığınızda olacaktır.

d kolonuna @eksiduyuru.com.tr'yi ekleyin.
sonra e1 kolonuna text altında yer alan CONCATENATE formulünü seçerek sırayla a, b ve d kolonunu seçerseniz olur

soru sahibinin affına sığınarak birşey ekleyeyim.

eğer mail adresleri [email protected] olsaydı birşey yapabilir miydik?
yani a kolonunun ilk harfi + b kolonu + kelime?

@vadidekikaktus

=PARÇAAL

formülü ile bir hücredeki metnin bir bölümünü alabilirsiniz.

=PARÇAAL(A1;x;y) yaparsanız A1 hücresindeki metnin x. sırasından başlayarak y sayıda harfini alır.

arkadaşların söylediklerine ilaveten tüm türkçe karakterleri ingilizce karakterlere çevirmeniz gerekiyor önce.

Örneğin kişinin adı: Ayşe BİLİR olarak yazılmış olsun.

İsmin ve soy ismin yazılı olduğu sütünlar sütun harfinden tutularak seçilir. Daha sonra herbir Türçe karakter için Ctrl+H komutu ile değiştirme işlemi kullanılır.

ı->i
İ->I
ş->s

gibi.

Ayrıca e-posta isimlerinin tamamı küçük olsun derseniz =KÜÇÜKHARF formülü ile hücrenin içindeki metni küçültebilirsiniz. Türkçe karaktere çevirme işlemini küçülttükten sonra yaparsanız daha iyi olur. Küçük harfli isimlerin olduğu hücrelerde isimler değil formüller olacağından değiştirme işleminin çalışması için tüm hücreleri seçtikten sonra kopyala/özel yapıştır/değerleri işlemini yapmanız gerekir.

İlk cevap gayet işe yaradı, Türkçe karaktere çevirme olayını da hatırlatan arkadaşa teşekkür ediyorum.

Hahahah niye değersiz kalsın amk. Bitir tabii abicim manyak mısın. Rica ediyorum bitir okulu al diplomanı. ODTÜ Makine diyorsun. Onu geçtim makine yani. Rahat ol.

arkadaşlar -laf olsun diye demiyorum bak cidden- sağolun ama hani biraz daha detaylı, açık tavsiyelere ihtiyacım var. yani tavsiyenin her türlüsüne ihtiyacım var aslında ama devam et diyorsanız neden ve "piyasa" hakkında biraz daha bilgi vererek yaparsanız bunu sevinirim, teşekkürler.

11 senede bitirmiş bir mühendis hiç bitirememiş mühendis olamamış insandan bin kat iyidir.

25 yaş hiç bir şey değil. istersen yeni bir okula bile girebilirsin. ama bence 2-3 sene daha oku, sonra başka bir bölümde yüksek lisans yapabilirsin.

25 genç bir yaş yani bence çok da geç kalınmış bir şey yok. iş dünyasını pek bilemem ama ileride marmariste bar işletsen bile odtü makine diploman nah gibi durur yani. okulu bitirdin 28'de diyelim, gayet normal yani çok var öyle insan. asıl koç.

hepinize tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum. ben de devam etmeyi düşünüyordum bölüme, farklı akıllardan aynı şeyi duymak güç kattı yeminle, sağolun. ama biri de çıkıp bak kardeşim iş dünyası şöyledir böyledir diye anlatsa be arkadaş :)

Bilgisayar mühendisliği diplomamı aldığımda 29 yaşındaydım, şu an çalışıyorum, gayet düzgün bir işim var. Üstelik ODTÜ de değil bitirdiğim üniversite. Bitir derim. Ama bir yandan mesleğinle ilgili bir iş yaparsan daha iyi.

11 degil 30 sene de okusaniz turkiye'de sirf odtu mezunusunuz diye rahatlıkla is bulabilirsiniz.

Kesinlikle devam etmelisin. 2005 girişli 2012 çıkışlı bir mühendisim. okulu 7 senede bitirmemle hiç kimse ilgilenmiyor, ilgilenmedikleri gibi bilmiyolarda. İnsanlar böyle şeyleri kriter olarak almıyor, en azından benim gördüğüm bu.

kaç senede bitirdiğini sormazlar. odtü mezunu olduğunu görünce alınırsın muhtemelen.
odtüde okuyom. geçende taide çalışan bir arkadaş böyle didi.

2000 senesinde makine mühendisliğine ailemin tercihlerime müdahalesi sonucu girdim, atılıp geri döndüm, sonra külliyen bıraktım. Ev arkadaşım da benimle aynı kaderi paylaşıyordu, ama kendisi bırakmayı tercih etmeyerek devam etti. Ailevi sebepler vs. derken kendisi bitirmesini kasım ayında vererek aralık gibi mezun oldu.

11 sene değil, 13 sene de olsa nasıl geçirdiğin önemli. Bu süre içerisinde mesleki olarak kendisini geliştirdi, 6 senelik iş tecrübesi olan yeni mezun mühendis şu anda adam, komik ama öyle.
Devam etmeye niyetin varsa, yardır , yaparsın.

yazılanların hiçbirini okumadım. anladığım kadarıyla okulu bitireyim mi diye bir özet var. sormuş birde bunu ciddi ciddi...

illa tavsiye istiyorsan okurken kesinlikle staj vs. yap. bitirir bitirmez işe girersin. 30'una gelmeden evlenir bir bakmışsın düzeni oturtmuşsun sen bile şaşarsın inan.

bence sevinç duyarak bitirmeye başla. hazır psikolojik problemlerin de bitmiş, o halde geriye güzelce okulu bitirmek kalıyor. psikolojik sorunların nedeni de önemli tabi. derslerle alakalı sebeplerden sorun yaşadıysan böyle hard bir ortama ve bölüme geri dönmek aynı şeyleri tekrar yaşamana sebep olabilir. iş hayatında mühendis olarak bulunmadım ama belli bir iş geçmişim var. emin ol kağıt üstünde olan hiçbir şey umursanmıyor. sen iyi bir mühendis olursan eğer, bunların hiçbir önemi olmayacaktır. mesleği seviyorsan devam. yok ben başka şeylerle ilgileniyorum diyorsan sınava tekrar gir. ama odtü makine bırakılacak bir bölüm değil. yani bunu bırakan adam gider tıp okur en az. ya da kendini sanata, spora verir. gidip de başka bir şey okumaz.

kitap okuyorum.

evet ne kadar çok şey öğrendikçe o kadar az şey bildiğimi farkediyorum, yeni bir şeyler öğrenmek beni mutlu ediyor

Evet. Internette geziyorum sürekli bir şeyler ilgimi çekiyor, uygulamaya çalışıyorum. Sürekli okumayı planlıyorum (henüz lisansı bitiremedim gerçi ama) bitince master'a başlayacağım direkt, okulsuz bırakmicam beyni. Sürekli yeni şeyler öğrenmenin faydası çok.

26 da enstrumana basladim su an 30'um. hayal bile edemeyecegim noktadayim. ha keza spor. ayni zamanda mesleki olarak da yazilim vs. egitimleri. motivasyon ve sabir. sonrasinda cok mutlu hissettiriyor.

Yeni birşeyler öğrenmediğim her an canım sıkılıyor, kendimi boş hissediyorum. "Her an" kısmına kanmayın, sürekli insan meşgul olamaz elbette ama ilgimi çeken şeyleri öğrenip kendimi geliştirmeyi seviyorum. Motivasyonum, geçmişe bakıp şu anki halimle karşılaştırdığımda kendime kattıklarımla, ürettiklerimle fark yaratmak. Bir nevi kendimle yarışmaya çalışıyorum :)

evet. sanırım hayatta keyif aldığım tek şey bu. yabancı dil öğreniyorum, bana bir şeyler öğretecek kitaplar okuyorum, belgesel izliyorum, eğitici web sitelerinde vakit geçiriyorum.

İşimle ilgili, hayatla ilgili aklıma ne geliyorsa öğrenmeye çalışıyorum ve bu duygu o kadar aşırı ki bende, öğrenmem gereken çok fazla şey olduğuna inanıp zaman zaman panik yapıyorum, yeteri kadar zamanım olmayacak diye. örneklemem gerekirse, işimle alakalı kısım olan kurgudan giyim tarzına, biyolojik olaylardan bir köprünün yapımına kadar her şey öğrenmek istediğim şeyler içinde mevcut.

ipad.

samsung öneririm ama sizin durum ipad'lik galiba.

ipad mini al.

isin icinde anne, baba, dede, nine varsa ipad

iPad mutlaka. Crucio çok haklı.

Model olarak ne önerirsiniz? Wifi olmasi yeterli

paran varsa ipad air, yoksa ipad 2

Barına göre değişir. 20 bin lira da olabilir, 2 milyon lira da.

Sadece parayla olacak bir iş değil. Hem mafyayla, hem de polisle iyi geçinmen gerekir. Onun maliyeti de yerine göre epey değişir.

Bir sürü bar var bunların mafyası mı var hep?

bir dilencinin bile mafyası var düşünün artık piyasanın halini.

Bar açmak için kaç TL lazımdan çok, etrafındaki adamlar kaç TL'lik bu önemli. taşşak önemli hocut.

taşşak = nüfus = mafya

açıklık getirelim, bir mafyayla anlaşıyorsun, diğer belalardan uzak tutuyor seni. mekana çökmek istemezse tabi:))

"açıklık getirelim, bir mafyayla anlaşıyorsun, diğer belalardan uzak tutuyor seni. mekana çökmek istemezse tabi:))"

biz onun icin vergi veriyorurz sanmistik :(

babalar siz çok mu film izliyorsunuz yoksa ciddi misiniz? mafya olayı bu kadar yaygın mıymış hakkat ya, şaşırdım.

bar olayı için benim bildiğim, tabureler şart. tabureleri alınca gerisi geliyor.

bingollu kenan abiler ise el atiyor benden soylemesi

Ya olay tam olarak mafya olmasa bile mekanı beladan uzak tutmak için tanınmış kişiler ile bir yakınlığın olması gerekli.
İçen adamın ne şekilde davranacağını bilemessin, binbir türlü insan gelecek oraya. İtin kopuğun kavga dövüş çıkarmaması için bir ismin olması gerekli o çevrede. İnsanların biraz çekinmesi gerekli. Yoksa tutunamassın.

Bir iki kere kavga çıktığı anda sıçarsın, kimse gelmek istemez. Gelenler de kavga etmeye gelir sümsük mekanı burası diye.

Hususi mekana gidip "para ver lan, yoksa yıkarız burayı" olarak algılanmasın. Böyle yerler de vardır illaki ama münferittir.

benim taksimde gordugum kadariyla mafyalar tekel bayi gibi biyer acip mekanlarin ordan prakende fiyatina toptan alisveris yapmasi icin baski yapiyor. ve genelde hergun o mafyalar adamlarini mekanlara gonderip raflarfa onlarin sattigindan baska alkol var mi diye denetlettiriyor.. birde mekana gelip harac alan mafyalarda var.. benim gordugum kadariyla mafyanin girmedigi tek mekan kafepiler. adamlara kimse dokunamiyor. cunku arkalari var.

taksim ve kadıköy'de bar konusunda durum nasıl bilmiyorum ama genel olarak her yere dadanan çıkıyor. şu gecelik 10-20 bin yapan pavyonlara dadanmaya çalışırlar misal sürekli, her biri 10larca adam ve birkaç kötü geçmişi olan güvenlik çalıştırdığından silahlı, silahsız çatışma çıkar genelde de bir şey yapamazlar. bu arada öyle filmlerdeki gibi gidelim kafasına sıkalım gibi olmuyor o işler, havaya, en kötü ayağa falan.

onun dışında çok lüks olmadıkça bir kafeye en fazla iki tane dallama dayanır ya döversin, ya da korkutursun. abartmayın o kadar.

genelde dediğim gibi küçük işletmeye dadanan bedavacı tipler oluyor o kadar. şu klasik iki bira içince alayınızı keserim triplerine giren adamlardan.

bak icraya gelicez he çabuk şu kadar miktarı öde diye tebligat gelecek.

sonra sen ödeyeceksin.

ödemedin mi?

dosya masrafı falan eklenecek.

hala mı ödemedin?

o zaman işler yaş.

bankalarda bu tür müşteriler için çeşitli etiketler oluyor (ön idari takip, idari takip, yasal takip gibi). yasal takip durumunda iş icraya taşınır.

Simdiden gelecekte almak isteyecegin kredilerini yakiyorsun.en onemlisi bu.

Kara listeye gireceksin, epey bi süre boyunca kredi kartı veya kredi kullanamayacaksın. 27 yaşına geldiğini, evlenme arifesinde olduğunu fakat bankaların kredi kartı vermediğini düşün mesela.

Öğrenciyken alınan 500 limitlik kartın kara listeyle ilgisi olduğunu sanmıyorum.
Aynı durumdaydım. Üstüne başka 2 bankadan kart çıktı. Sonuncusuna bu karaliste muhabbetinden limit vermezler diyordum. Verdiler.

ihtiyaçlarını karşıla.

aklına yaptığında veya aldığında çok mutlu olacağın bir şey gelene kadar tut elinde. elbet gelir bir şey ve onu yaptığında da mutlu olursun. mutlu olmak en güzeli.

evine azıcık dekoratif şeyler al.

böyle bir şey sorduğuna göre bir şeye ihtiyacın yok şu an. e 1500 tl ile eli yüzü düzgün yatırım da yapılmaz. at kenara dursun, lazım olur elbet.

güzel bir altın kolye ya da yüzük falan alabilirsin.

bu soruyu soruyorsan bence at kenarda dursun. daha yapmak istediğin bir şey yok demek ki, bekle derim. güle güle harca.

eğer evinde çamaşır ve bulaşık makinesi,buzdolabı, fırın mevcut ve çalışır durumdaysa, oturduğun koltuk ve yattığın yatak rahat yeterince rahatsa, evde gözüne batan 'şunu atayım da yerine yenisini alayım' dediğin, gözüne takılan bir şey yoksa, hiç öyle eşyaya filan harcama.

koy bankaya, dursun o para bi kenarda unut o parayı.

şimdi gitsen atıyorum o parayla avize alsan, mutlaka bir gün 'lan 1.500 lirayı tak diye nerden bulucam da masaya vurucam şimdi' diye düşüneceğin günler olacak, o avizeye boş gözlerle bakarak.

200 daha koy 1 tane bitcoin al. sonra o parayı 6-7 ay unut. 2 gunde 300 tl arttı. bugun 100ü geri düştü. eger hayaller dogru ise. 7-8 aya belkıde 5000 doları görür.

biraz daha biriktir yazin interrail yap, veya bir yere tatile git.

ortalama bir semtten güzel bir daire alarak kiraya verebilirsin.

Üstüne 250 bin lira daha koy porsche panamera al.

sponsor ol. internet sitelerine mesela. eğer daha çok paran varsa yatırım yap. hiç bilemedin, sosyal sorumluluk projelerine de olur.

not: ciddiyim.

Hobin varsa biraz onun icin kullan yaptigin bi is falan varsa isini rahatlatcak bi sey almak icin kullan ve her zaman en iyi seceneklerden biri git disarda soguk havada 15-16larinda coplerden kagit toplayip para kazanmaya calisan cocuklara yardim et yemege gotur.

hayır işlerine harcamak istersen yardımcı olabilirim.

kickstarter'a gir, seni heyecanlandıran projelere bağışla. 3-5$ bağışlarsan eline bişi geçmez tabi ama, 20-50$'a falan ürünün prototipini yolluyorlar mesela. onlara koşturabilirsin.

enpara.com

ben ailem disinda hicbir seyi ozlememistim 2 yil boyunca. yeme icme de dahil. gittigim yer fairfax, virginia.

(bkz: yurtdışındayken en çok özlenen şeyler)
Kişisel olarak ayran. En çok ayran.

yeme/içme öncelikli. bi de akdeniz sahillerini özlüyorum.

ilk yeme içmeyi özlüyorum. almanya ve belçika'da da yaşadım bi süre ama her ne kadar türk market bakkal çakkal olsa da, bi eminönü balık ekmek, bi arabada nohutlu tavuklu pilav, bi midye dolma falan yok hiçbi yerde.

sonra türkiye'deki kuralsızlıktan doğan bi hayat pratikliği var. mesela abd'de gözüm kızarmıştı doktora gitmiştim, iltihap kaptığı 150 metreden belliydi yani. ama antibiyotikli damla yazana kadar 30 kere götürüp getirdi beni. antibiyotik yazmamak için baya direndi adam yani. bizde olsa belki doktora bile gitmeme gerek kalmaz eczaneye gösterir hallederdim hemen. ha bu iyi bir şey mi? kesinlikle değil. ama insan buna alışmışken başka türlüsüne biraz zor ayak uyduruyor.

bunlardan başka da bir şey gelmiyor aklıma. geri kalan hiçbir şeyi özlemedim sanırım.

ek: bi de iklim ya. gittiğim yerler hep soğuk yerlerdi. ben -20'de otururken bir bakıyordum istanbul'da hava 15 dereceymiş. o zaman bi özleniyordu havası.

türk insanını sevmiyorum. sevdiğim de yoksa bağlayan bir sebep yok demektir. netim bu konuda.

ama olum, anğara bebesiyiz biz. angara değil, anğara. sosyal medyanın çıkarttığı bir şey angara. neyse.

açıkçası yağmur yağarken iki mont üst üste giyip kapşonu kafama çekip coldplay dinleyerek karanfil-sakarya arası önüme baka baka yürümeyi gerçekten çok özlerim. güven park'ta 143'ün durağında elimi dışarı uzatıp ne kadar yağıyor diye bakmayı, arkadaşımın yüzüne öyle vurmayı.

cidden özlerim bunları.

İnsanını çok özlerim. Bakkal Hami amca kafası yani. Türk kızını. Yeme içme ve sahillerini. İklimini. Her şeyini özlüyorum amk yerinin. Sikeyim böyle işi.

-yemek olayini ozluyordum basta, lakin insan kafaya koyunca her seyi yapabiliyormus. baklava bile yaptim, o kadar!
-onun disinda angara sokaklarinda dolanmayi ozluyorum, yuksel'de banklara oturup geleni geceni seyretmek vs vs. zazazaraeta +1.
- devlet dairesi muamelesini hic ozlemedim. her sey duzenli bulundugum yerde, nerede ne yapman gerektigini, hangi belgelerle isini halledecegini biliyorsun.

2 yildir araliksiz olarak yurtdisindayim.
sicacik yumusacik pogaca+ayran kesinlikle en buyuk ozlemim.
bazen, oturdugum yere 30 dakika uzaklikta turk kasabasina kacamaklar yapiyorum ama benim bunu HER GUN almam lazim arkadas!

cok az turk goruyorum, babam haric kimseyle konusmuyorum, ya da cok cok nadiren. 2 yili gecti. en cok ozledigim seyler:
tahinli corek
gevrek ayran
pinar beyaz
sekerpare
yaprak sarma, biber dolma
yesil biber
tarihi pastaneler
cesitli ev borekleri-pirasalisindan patlicanlisina
nadiren uzun otobus yolculuklarimi ozluyorum
bogazi ozluyorum
taksi sonra, cok ozluyorum
kiymali pide
iskender bol tereyagli

Amerika ve Almanya'da yaşadım/yaşıyorum yemeklere duyulan özlem gibi bi özlem yok ya.

Bakın Almanya diyorum dünyada belki en rahat yaşanabilecek yerlerden biridir bu anlamda. her köşe başında dönerci var ama yaptıkları dönerden başka herşeye benziyor. Türk mahallesinde Kocaman Türk restoranına gidiyorsun cuma akşamı, bugün lahmacun çıkarmıyoruz diyor, mavi ekran veriyorsun falan. Düşünsene Türkiye'de lokantaya gidiyorsun ve bugün lahmacun çıkarmıyoruz diyorlar, orayı yıkarlar.

Tabii ben en çok Adıyaman çiğköftecisini özlüyorum gelince çiğköfte diyeti yapıcam.

Onun dışında günlük hayattaki kural rahatlığını, hayatın 8 de bitmemesini hatta trafiğini bile özlüyor insan. Boş yolda 50 km geçmeyen insanları gördükçe sinir krizi geçiresin geliyor falan.

Of amma dolmuşum ulen.

bi kaç arkadaş
sivri yeşil biber kokusu
tel şehriye çorbası

başka bi şey yok. ama bu sayılmaz çünkü ne arasam var burda.

Önce ispanya'dan başla derim zira her bölgesi birbirinden farklı. Endülüs ayrı Galiçya ayrı. Ondan sonra Fransız Riviera'sı derim. Paris falan da tabii. Ama güney Fransa pek güzeldir. İtalya da İspanya gibi her bölgesi farklı. Kuzey İtalya ile güneyi çok farklı. Ya uzun bir geziyle ya da ayrı ayrı görmek gerek.

Mühendis misin? Mühendissen Stuttgart'taki Mercedes ve Porsche müzesini, Münih'teki BMW müzesini görmeni tavsiye ederim. Değilsen sadece Münih'e gitsen de olur.

İbiza derim ama kız arkadaşla gitmeyin. Oraya gidince ayrılmayın ama yolları ayırın, bir gün tek yaşayın, sonra dönerken birleşin, İbiza'da olan orada kalsın. Birlikte olacaksanız da Mallorca'ya ve Menorca'ya gidin.
Kesinlikle görmek için 3P var: Prag, Porto, Paris. Hepsine de Ryan Air, Easy Jet vetürevleri ile hoplaya zıplaya gidebilirsiniz.

son anlattığın yer "lucca" şehri gibi de duruyor. italya'da.
en.wikipedia.org

edit: gezmelik yer olarak da düşünebilirsin o zaman. nehir kenarında. merkezi surlarla çevrili. merkeze arabayla pek girilemiyor. dar sokaklar. tarihi binalar.

@ermanen, malesef orası değil
@roket adam, mercedes te pep stajyeriydim gitmek farz oldu stuttgart'a

Belirttiğim şehir Bernmiş bu arada

Ölebilirsin. Dilden, mide ve bağırsaktan kana karışması çok daha yavaş oluyor çünkü. Sen direkt dozu şak diye bi saniyede veriyosun.

Karaciğer bypass geçildiği için ilk geçiş etkisi ortadan kalkar. tabi ilacın lipofilik ya da hidrofilik olması da etkiler.

Su steril olmayacağı için septisemiden ölürsünüz. Ateşlenerek filan...

yoğunluğu kan ile aynı olamayacağından kan hücrelerinde işlev bozukluklarına neden olabilir. ilaç kanınızda çözünmeyebilir, dolayısıyla çökebilir ve kanın akışını durdurabilir. kanınıza mikrop karışabilir ve hasta olabilirsiniz. hastanelerde yapılan şırıngayla damardan verilme işeminde, şırıngadan verilen sıvıya kadar hiç mikrop olmaması isteniyor. ben steril, septisemi, sepsis, fizyolojik ph, hemolizis, bypass,lipofilik, hidrofilik gibi kavramlarla anlatmadım. istersen böyle şeyler de var. bunları araştırabilirsin. ölüm riski vardır hem de çok ciddi derecede.

Hacıt zaten staj vizesi öyle şak diye çıkmıyor ki. Öyle 4-5 günde çıkma ihtimali çok düşük diye düşünüyorum. Haberin olsun.

erasmus staj vizesinde bildiğim kadarıyla staj vizesi şeklinde değil de daha çok oturum vizesine başvurmak yeterli oluyor. Fakat bu oturum izni için başvurulan vizelerde vizeyi alabilmek bir bir buçuk ayı bulabiliyor, haberin ola

şapka

50 yıl millete ölümü gösterip sıtmaya (akp) razı etmek.

türk alfabesi,ulus devlet,eğitim sistemi,yanlı tarih eğitimi,sahte düşmanlar üretme mekanizması vs vs

islama gecirilmeleri

Cumhuriyet dönemi için en ağır basanı bence Harf Devrimi. zaman zaman aklıma gelir, şu an bir benzeri Devrim olsa nasıl hissederdim diye, zor gerçekten tam yanıtlaması. bir çok ulusun yüz yıllar öncesindeki kendi ulusuna dair bilgi birikimine orijinalinden herhangi bir çeviriye ihtiyaç duymadan ulaşmasına gıpta etmişimdir.

misterturist ve evilgenius +1
koy enstitulerinin kapatilmasi

hollanda'nın itelediği otobüsler. şu metrobüs hattında olup ikide bir arıza verenler.

natoya girmemizdir.

tartışmasız islam dinidir.

alım garantili doğalgaz anlaşmaları
köy enstitülerinin kapatılması
erken cumhuriyet yıllarındaki sanayileşme girişimlerinin bir bir durdurulması

en büyük mü bilmem ama avrupa birliği'ne girdik diye gümrük birliği'ne girdik dediler ya, aklıma o geliyor hep.

eğitim sistemi
asimilasyon politikası

(bkz: kapitülasyonlar)

Bütün kazıkları Atatürk ve Atatürkçüler atmıştır.

Almanya yenilince bizim de yenilmis sayilmamiz.

islamiyete geçiş.

harf devrimi bugün olsa ne yapardım diye düşünenler olmuş mantığınızı seveyim. o devrim olduğunda zaten halk bilmiyordu okuma yazma. şuan %95'i biliyor evet şuan yapsan zorlanırsın. beynini sevdiğim.

Bir tane değil ki, onlarca! Hele Türk Lirası simgesine gelene kadaaaaarrr!!!

Türk milletine atılan en büyük kazıklardan biri, matbaanın 300 sene gecikmeyle gelmesidir.
Diğerleri, kifâyetsiz, muhteris, hayâlperest, mâcerâperest, narsisistik megaloman olan Enver'in, sınırsız yetkiyle, Harbiye Nâzırı ve Başkumandan Vekili tayin edilmesi, buna bağlı olarak, Goben-Breslau-Sivastopol oldu bittisiyle, 1. Cihan Harbi'ne girmemiz, imparatorluğun (bkz: Enverland) adıyla, Almanlara peşkeş çekilmesi, (bkz: Sarıkamış Faciası) yani Enver'in 90 bin askeri tek kurşun yemeksizin donarak ölüme göndermesi, Enver ve Talât ikilisinin Ermeni tehciri kararları ve yüzbinlerce Ermeninin ölümüne sebep olmaları, ayrıca (bkz: Zeytindağı)

sonra (bkz: vecihi hürkuş) (bkz: nuri demirağ) gibi sanayicilerin önünün kesilmesi
sonra demiryollarının geri bıraktırılıp karayolu taşımacılığına ağırlık verilmesi
tarımda plansız makineleşme ile köyün kente akması ve gecekondulaşma
öğretmenlik mesleğinin göklerden alınıp yerle yeksân edilmesi
Bülent Ecevit'in Avrupa Birliği'ne girmeyi reddetmesi
ve yakın tarihte, 12 Eylül ihtilâlinin en büyük zararlarından olan (bkz: diyarbakır zindanı) (bkz: esat oktay yıldıran)dır.

harf devrimi diyenleri şuraya alalım:

www.youtube.com

gören de geçmişimizi hiç öğretmiyorlar zannedecek.

cevabım da her seferinde avrupa birliği'ne girdik diye kapısında süründürülmemiz.

türklerin alfabesini arap alfabesi sanacak kadar cahil bırakılmak.harf devriminden şu anda bile bu kadar rahatsız olan insanların varlığı çok ilginç ya. o kadar kolay ki cahil olmak, adam sanıyor ki, harf devrimi yapıldığında zaten okuma-yazma oranı süperdi, bütün herkes tarihini, konuştuğu dili, kültürünü unuttu. yok öyle bir şey. okuma yazma oranı yüzde 10-15. halk olabileceği en düşük cahillik seviyesinde zaten. bunun haricinde, arapperestlik ile müslümanlığı karıştırmak. islamiyet diyip de inananlara saygısızlık yapmak gibi olmasın ama islamiyet ya kendisi çok yanlış bir olay ya da yüzyıllarca yanlış yorumlanması.

fatih sultan mehmet'in erken ölümü, italya fethedilebilir miydi, fethedilse nasıl olurdu?
yavuz sultan selim'in maturidilik yerine eşari anlayışı getirmesi. bu bence osmanlı'yı bitirdi. belki zaten bitecekti ama yüzyıllarca süründürdü diyeyim.
ve küçük enişte enver paşa'nın ütopik eylemleri.

kemalist ideoloji

@tarıkbinziyad

sen ne diyon aq. dünyada 1500 tane millet var ama bir tek türk milleti yok öyle mi? marjinal olayım, hümanist olayım, pasifist hippi olayım belki karı kız kaldırırım ayağına saçmalıyorsunuz aq.

kesinlikle eğitim sistemi.

cumhuriyetin ilanı.

Türk milletine atılmış en büyük kazık 1. Dünya Savaşı'na girilmesidir...

İslam Türk Milletine atılmış kazıksa madem, istemeyen çıksın amk. Zorla değil ya.. Herkesin adına konuşmak kolay tabi amk.

@imojeen + 1 Köy Enstitülerinin kapanması bugün AKP ye oy veren organizmaların yaşamasına yol açtı. Ayrıca Atatürk ve Kemalizm ile ilgili konuşanlar keşke şöyle bir oturup düşünseler..

İslamı barışçıl yollarla edinmiş olmamız çok büyük bir palavra bence ya. Bunu bi müslüman olarka söylüyorum hatta. Düşün ki binlerce yıllık Türk geleneği var, Şamanlık o biçim yer tutmuş, hala bir sürü geleneğimiz Şamanlıktan geliyor, sonra bakıyosun 'aa biz de tek tanrılıyız müslümanlık da, o zaman hepimiz müslüman olalım' diye binlerce yıllık geleneği silip atıyorlar ve müslüman oluyorlar hiç kavga etmeden. Mümkün geliyor mu kulağa?

Vardı evet, Vestel'indi hatta. Bok gibi aletler oldğu için kimse almadı ama Vestel'in yenilik yapabildiğini gösteriyordu. Epeydir ortalıkta yoklar.

Kurumsal hesap istiyor olabilir. Ilk kez senden duydum bu isi ama kesin boyledir.

Yaratıcı ve İş Ortaklığı hesabı olması lazım.

yanlış bilmiyosam youtube üzerinden para kazanmanız için videolarınızın belirli bir sayıda izlenmiş olması gerekiyor. atıyorum 1 milyon. çok daha düşük de olabilir.

www.youtube.com

Fader'ın paylaştığı linkte bitiyor olay sanırım. Teşekkürler.

Bahsettiğin Google reklamlarıysa tabi alabilirsin koşulsuz olarak. reklama tıklama sayısına göre para veriyor. ancak özel reklamlar alacaksan(video başlarındaki reklam klipleri gibi) onun için 1 milyon izlenme ve 10.000 abone şartı gibi bir şey arıyorlardı. benimde kanalım var ve para kazanma aktif. ama ne videosu paylaşsam bir türlü bilemiyorum. 1 haftada onlarca video yükleyip sildim, uğraştım. şuan sadece yabancı video paylaşım sitelerinden video araklamaktan başka bir şey gelmiyor aklıma. bir de her videoyu yükleyemiyorsun öyle; şarkı yüklesen telif yersin, film yüklesen telif yersin, maç yüklesen telif yersin vs. çok dikkatli olman gerek. bir kaç telif sonra para kazanman inaktif oluyor. ama bugün bi bebe gördüm. 3-4 video ile 1000$'a yakın para almış kısa bir sürede. videolar da saçma sapan şeylerdi. senin ne tarz paylaşımlar yapıp parayı kırma planların vardı?

Parayı kurma falan değil aslında ya, geziyorum tozuyorum arada enteresan videolar denk geliyor, bakıyorum toplamda yarım milyonu geçmiş izlenme sayısı bazı videoların. Dedim belki 2-3 dolar bişi getirir. Ama zor gibi görünüyor şu anda dediğiniz gibiyse.

depolayabilirsin. 5gb'a 5 bin fotoğraf sığmayabilir. ekstra depolama alanı satın alabiliyorsun.

Yanlışınız var, iCloud'a fotoğraf yedeklenmiyor. Telefonda ne varsa onu kopyalar icloud'a, telefondan silersen sistemden de siler. Aman diyeyim.

bmw yi çoğunlukla şehir içinde kullanacağınızı varsayarsak. almanızın tek sebebi kasası ve konforu değil mi?

e madem öyle almışken zorlayıp 2013 alın.

2 şey söylüyorum;

1) galeriden araba alınmaz
2) alacaksan da 11'İ al tabi diğeri aşırı kazık

2013 alın mutlaka, çok fark var yeni kasayla eskisi arasında.

arabalardan anlamamakla beraber ikincisi daha güzel gözüküyor. ayrıca aracı uzun vadeli kullanacağınız düşünülünce 2013ü almak daha mantıklı. öteki bir kaç yıla "eski araba bögh" olacak.

islergucler2
+1

2012 yilinda 1 serisinde motor degisti. yakit sarfiyati konusunda onemli ilerlemeler oldu. 2012 oncesi 1 serisi cok yakar. uzun vadede sizi uzer. ama galeriden almayin. sahibinden bulursunuz. onu alin

herkes ikinciyi söylemiş ama bariz fiyat farkı var. nerdeyse yüzde elli fazlası. bence bu büyük bi fark. zaten aralarında iki sene var? öyle çok büyük bi yıl farkı yok öyle bile olsa bmw nin eskisi bile iyidir bu yüzden benim fikrim 2011.

ben bu ikisinden kullandım 3lerden de hem yeni hem eski kullandım hepsi birbirinden dandik bmw dediğin 4ten 5ten başlar arkadaş. bunları alana kadar git bi v40 al dünyanın en mutlu insanı ol derim.

sakın içip gitme, olası bir kanamada durmaz çok uğraştırır

dayanabiliyorsaniz erteleyin. tedavinin kac seans sureceginin de garantisi yok sonucta. ayrica ikinci kisimdaki sacmaliklara gerek yok.

Art arda iki seans diye kim dedi? Bir gun ara verdikten sonra ne anlami varmis iki seansta olmasinin.

Alkol falan da alma anestezinin etkisi zayoflar. Git ilk seansa baslasin rahatlarsin bile.

Doktor dedi, bir gün değil birkaç gün ara vermek gerekirmiş, bu akşam veya yarın ilk seans, hafta içi perş-cuma gibi ikinci seans diyor.

Lazer ışığı kameralarda sıkıntı yaratıyor özellikle dik açıyla geliyorsa. Ölü çizgi bile oluşturur.

www.youtube.com

www.ehow.com

www.dpmag.com

cem yılmaz komik değil mi? ortalama bi türk izleyicisinin gülmemesi için bi sebep göremiyorum ben bu adamın şovlarında. ama aç başlığı oku yok komik değil yok bilmem ne. türk milleti ne bekliyorsa artık, memnun etmek çok zor. adamı yıldırırlar yani kendini kanıtlayamadan.

ya kadın evinin penceresinden ayakkabı kutusunu gösterdi diye başı belaya giriyor, bir de sahneye çıkıp sivri dilli mizah yapacak adam nerde bu memlekette?

sert mizahı kaldırmaz şimdilik türkiye. istanbul ve ankaradakiler yapıyor mudur bilemem, zaten oralara gidenler de fikren daha geniş insanlardır muhtemelen.

cem yılmaz komik tabii. ama bir yerden sonra sıkmıyor mu yahu? internet diye bir şey yaygınlaşınca insan cem yılmaz'dan farklı adamları dinleyince, cem yılmaz kimmiş lan diye oturup düşünüyor. etliye sütlüye karışmayan komedyene uzağım biraz ama türkiye açısından bakacaksak tabii ki komik, bağıra bağıra güldüğüm de oluyor, komik değil demek abes kaçar. bir de keşke nadir de olsa yaptığı şu araklama olayını azaltsa.

bu arada memnun etme, kendini kanıtlama olayı zor sanırım türkiye'de evet. bir de stand-up olayında resmen sözü geçen tek ismin cem yılmaz olması, herkesin onunla kıyaslanmasına yol açıyor, bu da kötü tabii.

bir de ferhan şensoy diyen oldu. başkaları da demeden önce yazmak istedim. tabii ki muhalif bir komedyen olarak görebiliriz ama bu konuya daha çok stand-up çatısı altından bakmayı tercih ediyordum ben. dolayısıyla ismini anma gereği duymadım, yoksa ondan başka bu denli muhalif biri tiyatro sahnelerinde az vardır sanırım.

abi herkes komedyen bu ülkede. ben şahsen çok eğleniyorum burada gün içinde. çok övdüğümüz yurtdışılar inanılmaz sıkıcı. buradaki sözlük, twitter komünitesinin geyikleri bile çok az ülkede var.

yani düşün yurtdışında yaşam buradakinden elbette ki daha sıkıcıdır, gündem bakımından. buna rağmen, mesela ingiliz mizahı diye bir şey var, ne bileyim amerika'da boston'dan çıkma ne komedyenler var. boston'daki hayat ne olabilir en fazla, bizim ülkeyle karşılaştırınca. ortalığı kasıp kavuracak adamların dolu olması lazımdı yahu bu malzemeyle.

Türk insanı alıngan hem de bayağı.İroni esprisi yapsan sanki küfür etmişsin gibi hemen savunmaya geçer.

arkadaşlar da bahsetmiş de zaten, türkiye git gide muhafazakarlaşıyor ve bazı şeyleri ifade etmek git gide zorlaşıyor. en basit örnek mesela, 2000 yılında falan ruhsar diye bi dizi vardı. hande ataizi'yle cem davran oynuyordu. bu dünya öteki dünya gibi şeyleri tiye alan bir diziydi. hande ataizi ölü kadın/melekti baya açık giyiniyordu falan. bugünün türkiye'sinde olsa o dizi ilk bölümden sonra o diziyi yayından kaldırmakla kalmazlar, muhtemelen ak gençlik ellerinde meşalelerle kanalın binasına yürüyüş yapar.

bizim memleketimizde mizaha tahammül edilemez ki. genel olarak islam coğrafyasında böyledir zaten bu. bi tane filmde dine hakaret ediliyor diye büyükelçilik basılıp adam öldürülen bir coğrafya bu orta doğu. abd'ye bak bi, south park'ın herhangi bir ünlüyle geçtiği taşağın 100'de 1'i bizde yapılsa o yazarları da kanalı da dava manyağı yaparlar. aylin aslım denen hatun, twitter'dan biraz tiye alındı diye bi üniversite öğrencisine dava açıp 5 ay hapis cezası aldırttı. bir de ricky gervais'in, george carlin'in falan dinle ilgili fikirlerini ve agresifliklerini düşün bunların üzerine. öyle adamları yaşatmazlar bu ülkede.

cem yılmaz akıllı adam, parasına bakıyor. etliye sütlüye bulaşmadan komik olacak bir şeyler bulmayı başarıyor. halkın hiçbir kesimini de karşısına almak istemiyor. adamın hangi takımı tuttuğunu bile bilmiyoruz. adam yolunu bulmuş. gerçi zaten kendisinin toplum aydını olmak gibi bir iddiası da yok. bunu da açıkça söylüyor. o yüzden ona kızılmasını da manasız buluyorum. adam açık açık söylüyor zaten, "ben 2 saat konuşurum, güleriz, evlere dağılırız" diye. fazlasını beklemekte pek bir mana göremiyorum.

komedyen cikmiyor diye bisi yok.
Komedyenller senin gozunun onune cikmiyor diyebiliriz, ya da cikarilmiyor.
sivri dilli komedyen istiyosan
sezyum'un gosterisini izle. ana avrat duz gidiyor resmen, gosterilerini kismet sov adi altinda yapiyolar.
Babylon lounge da ya da old city comedy club gibi yerler de izlemen mumkun.
ayni gruptaki deniz alnitemiz de tek basina stand up yapiyor o da muhtesemdir ozellikle tedx reset teki konusmasini youtube da aratmani ve izlemeni tavsiye ederim.
bunlar disinda radyo odtu nun modern sabahlarin efsanesi ege kayacan da ankarada if performance hall de sahneye cikiyor arada istanbul'a da geliyor o da muhtesem.
rock fm den mesut sure ve ilker var onlar da old city comedy club da ve kadikoy de simdi adini hatirlayamadigim (biri kilcik sahneydi digerini unuttum yeni acildi) sahneye cikiyor onlar da baya saglamdir. yarila yarila gulebildigim adamlar bunlarin hepsi de.
ama politik ve muhalif mizah yapmiyorlar genelde, bir tek kaan sezyum disinda, o mahallenin delisi gibi tayyibe de cevresindekilere de allah ne verdiyse giydiriyor.
bu dedigim isimlerden bazilari ozellikle deniz alnitemiz ve ege kayacan bence cem yilmaz dan cok daha komik ve sokaga hitap eden komedi yapiyorlar.

sezyum'u biliyordum tabii, çok fazla olmasa da izlediğim de oldu haklısın olabilir o. ege kayacan'ı da izlemiştim, beğendiğim ender adamlardan olmuştu. deniz alnıtemiz'i bilmiyordum ama merak ettim onu. mesut süre'yi izlediğimde sevememiştim hiç ne yazık ki. ben ege kayacan'da da ağzına geleni söyleyebilecek bir potansiyel görmüştüm nedense. diğer isimlerden ayrı bir yerdeydi gerçekten, hoşuma gitmişti. ancak bir elin parmaklarını geçemeyecek sayıda birkaç isim sayabiliyoruz diye, bu ülkede komedyen yetişiyor dememeliyiz sanki malzemeyle, ortaya çıkan arasında ciddi orantısızlık var. ama haklısın bizim de biraz daha fazla izlememiz lazım. dibimde duran old city'i bilmiyordum bile ben, düşün yani. bizde de var hata.

bu saydigim isimleri siralayacak olursam
1) ege kayacan
2) deniz alnitemiz
3) kismet sov
4) mesut sure ve ilker (bunlarin mizahi da bana cok hesapli geliyo ama bir kere gidip dinlenebilir, sikmiyor guldurup eglendiriyor yani)

Salesforce var benim bildiğim, en ünlüsü bu. Workcube da hosted hizmet veriyor diye hatırlıyorum. Salesforce.com incele bakalım.

teşekkürler hocam, bi deneme turu attım ama istediğim şey tam olarak bu değil sanırım. halihazırda hesaplar satışlar vs için bir program kullanıyoruz zaten.

benim istediğim şey şu; şimdi bizim ürettiğimiz ürün bir çok parçanın montajından oluşuyor. her parçaya bir kod atayalım, girişleri çıkışları girdikten sonra elimizde ne var ne yok görebilelim. ayrıca her ürünümüz için bir fiş oluşturup, burada kullanılan malzemeleri ürüne eşleştirebilelim. atıyorum üç numaralı ürünümüzde neredeyse 40 kalem malzeme kullanıyoruz. biz ürünün kodunu girdiğimizde 40 kalemi de düşsün kendi stoğundan. aşağı yukarı böyle bir şey.

sana süper bişi diyeyim mi: BİTAN

nedir bitan: bitcoin + titan
yani diyorum ki saadet zinciri kurup ödemeleri bitcoin'le alalım. türk devleti bi scheme yapamaz.

scheme = ingilizce plan

banka niye banlıyor ki? banka açısından herhangi bir yasadışı işlem oluyor mu ki? standart havale para akışı olacak bankada sadece.

Orada yasal bi boşluk var. Türkiyede ukash vs. falan yasal değil aslında, sanal para konusunda ciddi bi açık var, o yüzden bankaların 'bu parayı nereden buldun' demeden ödeme alacağını vereceğini sanmıyorum. KKTC'de falan kurman lazım şirketi btcturk gibi.

paypal kısmısı sıkıntılı. Paypal hiçbir şekilde sanal ürüne destek vermiyor. Kullanıcı paypalle yaptığı her ödemeyi istediği an geri çekebilir, ve paypal sizi dinlemez, saniyesinde parayı müşteriye geri iade eder. Yani paypal dijital işlemlerde büyük risk

2000 lira, bir polonyalı voleybol takımına basmıştım, kaybetmiştim :D

emlakçıya verdiğim para.

gta san andreas aldım geçen gün 7 dolara. hala içimde ya.

Ben oyumu ten rengine uymayan, mağaza ışıklarına aldanıp alınan kapatıcı, kremler adına kullanıyorum.

(70-80 tl vardır.)

eski erkek arkadaşıma aldığım tüm hediyeler.
toplamı ne kadar ediyor bilmiyorum ama ona aldığım bütün hediyeleri evinin bahçesinde yakıp facebookta albüm yaptı kendisi.

en çok ona ispanyadan aldığım isminin yazılı olduğu barcelona formasına pişmanım.
yandığını gördüğüm diğer bir çok değerli hediyeyle birlikte..

ankara - gençlik parkında; 3 gol at paranın iki katı, 1 tane halka geçir 10 tl kazan ayağına şaka maka 200 tl kaybetmiştim.
baya bildiğin gerizekalılık olmuştu ama hırsa yenik düşmüştüm.

eve gidip bir logo tasarımı yapıp kaybettiğim parayı çıkarmıştım ama yinede o salaklığım hala içimdedir...

9 sene boyunca sigaraya verdiğim milyarlar(eski parayla).

cilt bakım ürünü seti diye komple 400 tl harcadığım kozmetik ürünleri ,

ne salakmışım evet.

türkiyedeki ilk mp4 çalara zamanında 500 kağıt saymama yanarım. böyle b.ktan bir arayüz olmaz. yabancı değil türk dedik iyi halt yedik.

bir de geçen telefon kılıfı aldım lifeproof tarzı. zaten telefon nal kadar cebe zor sığıyor. resimde ölçü mölçü vardı da kıvrımlı hatlarla olur dedik. kılıfı taktım su geçirmez falan ama cebe sığmıyor ya. kullanmadım.

paran kıymetli ve her harcamanda bin kere düşünüyorken dahi oluyor böyle vakalar demek ki.

Araba kiralamaya verdiğim paralara çok üzülüyorum. Hem arabanın keyfini çıkaramıyorum istanbul trafiğinde, dur kalk, aman biri bişi yapıcak, kaza olucak paniği endişesi, hem pahalı, hem daha çok yoruluyorum resmen. Bin taksiye en kötü git.

500tl verip sıfır trident cep telefonu aldım. Ama hiçbir zaman kullanamadım. Servise gönderiyordum. Ertesi gün aynı arızadan dolayı servise geri gönderiyordum. Abartısız servise 20-25 kere göndermişimdir herhalde. O telefonu hiçbir zaman kullanamadım. Çöpe attım. :(

emlakçıya verdiğim para, tek başıma eve çıkıp 4 ay sonra evden taşınmak zorunda kaldığım da giden paralar kiralar :(

Diablo 3'e verdigim 60 dolar. Zaten ilk birkac gun calismadi oyun, bir kere bitirdikten sonra da sarmadi.

Eski kiz arkadasima uykusuz'un ilk sayisini vermistim. Buyuk mallik. Gerci parasal degerinde degilim ama icime oturmustur yani.

Yılların alışkanlığı diye alıp kurmaya bile fırsat bulamadığım son 3 yılın orjinal fm oyunları.

for day to break +1

Eskiden gereksiz supplementlere dünyanın parasını harcadığım bir dönem olmuştu.

geçen gün pinkylips ile buluşup seks yapacaktım 100 tl ev kiraladım, 17 tl prezervatif aldım, 10 tl yol parası verdim, 25 tl yediğim yemeğe verdim.

eve doğru giderken eve 30 metre kala vazgeçtim ben gidiyorum diyip ayrıldı. o parayla harici bellek alırdım aq.

Bizzat şahit olduğum örneklerden yola çıkarak tüm sorulara net bir şekilde "evet" diyebilirim.. 1. dereceden tanıdığım kadın değil ama, bizzat parayı yiyen erkek.. Zamanında tüm evini bir hatuna düzdüren, ötekine de diğer ihtiyaçlarını karşılatan biriydi bu.. Hayret ederdim nasıl yapıyorlar bunu diye ama yapıyorlar işte.. Hatunlardan biri evliydi..

gorgulu biriyse daha cok kariyerine, egitimine, evine, giyimine ve bakimina harcar diye dusunuyorum. sevdigi erkekle guzel yerlere gitmek, kaliteli yemekler yemek, degisik aktiviteler yapmak icin de harcar. "yedirmek"ten cok "paylasmak" seklinde yorumlamak daha dogru olabilir.

bir de en cok cocuguna harcar aslinda.

erkek yapınca yedirmek, kadın yapınca paylaşmak mı oluyor? yedirmek işte.

zengin kadın zaten bi erkek sayesinde olmustur yuzde 90

Evet yediriyorlar.

Yediriyorlar derken, ne aliyorlar? Araba mi, ev mi? Yani erkek hangi hediyeye tav olur onu merak ettim, belki cebine dogruca para koyarsa tav olabilir tabi. Onu da gider kadinlarla yer yine o erkek :/

Saat (orjinal), cep telefonu, beyaz eşya vs. Doğruca para almanın bir yolu mesela; tefeciye çok borcum var ve tehdit ediyorlar şeklinde olabilir :) Erkeğin yaratıcılığından çok kadının zekasıyla ilgili bir durum bu, mesela bir kadın tefeci masalına inanmazken, başkasına telefon edip " bilmem ne kadar borç yüzünden beni kaçırdılar, hesap numarası şu" denip inandırılabilir..

aga soruna tam olarak cevap mi bilmiyorum ama basimdan gecen bir iliskiyi anlatayim.

2 sene kadar once sehrin sekilli bir restoraninda calisiyordum asci olaraktan. yogun bir cumartesi gecesi. servis bitmis, ben bitmis. mutfagi kapamaya baslamadan once arka kapinin orda sut kasasina oturmus sigarami iciyorum. o sirada 2 tane 35+ (ben o zaman 28, sonradan ogrendim o 38) tas otesi hanim bizim restorandan cikmis arkadaki park yerine, arabalarina gidiyorlar. beni gorduler, muhabbet basladi yemek nasildi falan klasik iltifatlar vs. bindiler gittiler. sonra bizde mutfagi kapadiktan sonra yakindaki her zaman gittigim lounge tarzi bir yere gittik. orda bunlarda vardi. selamlastik falan muhabbet basladi, gece bunun evinde bitti haliyle. kendisi yilda 250k+ yapan bir avukat. bense o aralar 5 gun 75 saat olumune calisarak yilliga vurursan 60k civari para yapiyorum. plajda guzel bir evi, altinda porsche boxster'i olan, kafasi zehir, kaliteli yasiyan biriydi. erkek avcisi falan degildi, isinde gucunde, iyi para yapan, iyi harcayan biriydi. biz bununla 6 ay kadar cok guzel vakit gecirdik. isim ve benim de kendi hayatim dolayisiyla her gun beraber degildik ama haftada 2 kere falan gorusuyorduk. en super restoranlarda yemege gidip en pahali saraplari iciyorduk. o 3 oduyorsa ben 1 oduyordum, hic bir zamanda ne o ses, sorun etti, ne ben. bir kere 3 gunlugune sosyete bir yere tatile gittik o karsilamisti herseyi. ayrica bir kere davete gidecegimiz zaman bayagi guzel bir kol dugmesi hediye etti. bir de muhabbet icinde lafi gectiginde, ben iyi scotch hastasiyimdir, sacma pahalilikta 40 yillik bir scotch almisti bana. yani sadece yemek, icme, eglence konusunda "yedirdi - yedim" onu da sanirim hakkaniyet olcusunde yaptik. ben de cogu zaman gucumu asicak kol gibi yemek-sarap faturasi odedim. ben hic bir zaman "yedigimi" onun da "yedirdigi dusuncesinde" oldugunu sanmiyorum. isteseydim belki avci olsaydim daha cok yerdim ama sanmiyorum onun da o kadar aptal olup yedirecegini. bense kayda deger olarak ona gayet pahali bir esarp almistim bir vakti oldugunda, bir de babaannemden kalan gumus tesbihimi hediye etmistim :) helal olsun.

sonra zamanla ben sikildim bu 35+ yas ustu wine&dine muhabbetinden. ayrica gonul baskalarini da istedi, kacamaklar yaptim. gece hayati, agir kumar, uyusturucu derken uzaklastik zamanla. oyle agir bir ayrilik olmadi. haliyle anlayisla karsiladi. belki o da menundu, belki o da sikilmisti. bilmiyorum bir sekilde bitti. guzel bir 5-6 aydi.

Bodrum'da babadan zengin bir dul hatunun uzunca bir süre parasını yiyen bir arkadaşım vardı. Kadın herife hem para yediriyordu, hem de bakımlı ve güzeldi. Arkadaş da barlarda bouncer'lık yapan ağır bir apaçi. Olabiliyor bu da.

Özel okulda burslu okuyorum. Çok zengin kızlar var hala beni yiyorlar !

3-5 yaş arası olsanız hani mızıkçılık yapıyorsunuz diyeceğim ama onu bile diyemiyorum. Korkaklık yaptığınız, var olan sorunu düzeltmek yerine kendiniz ayrı bir sorun oluyorsunuz. Çok net bir tarifi var türkçe de bu yaptığınızın ama yazarsam mahkemeye verirsiniz o yüzden yazmıyorum.

etik olmadığı gibi tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış durumu var. neden işi yavaşlattığını kimse bilmiyorsa herhangi bir sonuca ulaşamazsın, işi nedensiz yere yavaşlattığın anlaşılırsa performansından dolayı sorun yaşarsın. vs. vs. yapıcı bir çözüm değil velhasıl.

işverenden kaynaklı bir sıkıntıysa yaşadığınız ve aslında haketmiyorsanız yaptığınız kuraldışı olsa da ayıp değil.

Etik olmamasını geçtim, ağır pasif agresif görüntüsü çiziyorsun. Açık ol biraz.

müşteriyi etkileyen bir yavaşlatmaysa söz konusu, etik değil elbette yaptığın.

bilerek işlemini yapmayan,geç yapan memurlar geldi gözümün önüne.

Etik bence. Sıkıntı yok. Pasif agresyon da bir tepki yöntemidir esasında.

Neye yaptığına ve bildirerek yapıp yapmadığına bağlı.

Kendi kendine basit bir nedenden yapıyorsan garip bir pasif agresyon. İş kanununa aykırı durumlar için ve bildirerek yapıyorsan etik. İş kanununa aykırı durumlar için ama bildirmeden yapıyorsan anlamlı ama eksik.

durumu net açıklamadığın için "etik" kısmında ihtimaller üzerinden bir sürü değerlendrme yapılabilir, işlerin yavaşlaması, şartların istediğin gibi olmamasının sebebi olan kişilere hiç etki etmiyorsa etik değil, diyebilirim şu durumda sadece. Onun dışında da etik. ama bence şu kesin ki postmodern bir protesto yöntemi.

etik değil ezik!
sorun varsa ayrıntılarıyla karar verici ile paylaşırsın.
çözecek kadar vakit ayıramıyorsa yetki talep edersin. haftalık mesaine binecek 1-2 saat yük ile problemi çözersin.
çözmeye yanaşmıyorsa habersiz bir şekilde soruna çözüm ararsın. gayriresmi bir yol sana yardımcı olur.
hiç bir şey yapamadıysan bir tane mail hazırlarsın. sorunu, çözüm için yapılmaya çalışılanları, yapılanları, yapılabilecekleri,... karar alıcılar ile paylaşırsın.
Yazılı bir şekilde gönderdiğin için ciddiye alırlar. Eğer eski kafalı bir firmada, aile şirketinde falan çalışıyorsan yüzyüze söylemediğin için sana tavır bile alabilirler. ne olursa olsun dikkatleri çekersin ve çözüme giden yolda büyük bir adım atmış olursun.

kız arkadaşım böyle bir yerde. sürekli şikayet ediyor. her seferinde soruyorum: "bu sorunu yöneticinle konuştun mu?". her seferinde "hayır" yanıtı alıyorum. her seferinde de serzenişini dinliyorum!

walla ben terfi ile ilgili 1 sefer konuştum, halledicez dendi, 6ay sonra tekrar konuştum halledicez dendi, daha sonra bende işi kafamda bitirdiğimden işi sallamayıp iş aradım, son sefer konuştuğumda iş görüşmelerim vardı hali hazırda, gene bişi çıkmayınca verdim istifayı.

sorunun neyse konuş derim, baktın bi süre geçti gene gelişme yok, tekrar konuş gene bi bok olmazsa rahat rahat yavaşlat, motive olamıyorum falan diye söylersin.

sevmiyorsan git konuş bence. senin yapmadığın bir iş başkasının çabalarını da olumsuz etkiliyor olabilir.

İşverene yazılı şekilde sıkıntı konularını yaz ver ve gereğinin yapılmasını iste.. Ha işveren sallamazsa işi durdur ama kendi kafana göre yazılı bır belge elınde olmadan bu olayı yaparsan ısveren ıs kanununa gore sana tazmınat vermeden yol verebilir.

Etik olmamasından ziyade yasal değildir. İş kanununa göre işverenin emir ve talimatlarını özenli bir şekilde yerine getirmek zorundasınız ( tabi yasal çerçevede) iş yavaşlatma ya da iş durdurma sadakat yükümlülüğünüzün ihlalidir aynı zamanda. Bir işçinin işini yerine getirmemesi işverenin haklı nedenle sözleşmeyi fesh etmesine olanak sağlar. Yani tazminatsız olarak aniden işten çıkarılabilirsiniz. Bunun yanında kanunda işçinin işini yerine getirmekten imtina edebileceği halleri belirtmiştir. Örneğin ücretiniz ödeme gününü 20 gün geçtiği halde mücbir bir sebep olmaksızın ödenmemişse işi yapmaktan imtina edebilirsiniz.

Bunun dışında kastettiğiniz şartlar işe girdiğinizde ilk anda mevcut olan şartlar değilse ve çalışma koşullarında esaslı değişiklik teşkil ediyorsa sözleşmede bu yönde madde yoksa değişen şartları kabul etmek zorunda değilsiniz. Sizi sinir eden koşulların ne olduğunu bilemiyorum ama işi yavaşlatma yasal bir çözüm değilidir.

eksisozluk.com

antidepresanın ne olduğu konusunda bir fikri olmayabilir. kullananlar için 'ya beni kesecek ya kendini' türevi fikirleri olabilir. bilmiyordur yani. ben ağrı kesici kullana kullanma diyorum, antibiyotiğe sarana dikkat et grip olma diyorum. doktor kontrolünde alınıyorsa, ki doktoruna da bağlı, kim ne desin, üst komşusunun reçetesini kendisine uygulayan, amcaoğlunun ağrı kesicisini içen insanlarız.

Antidepresan, yararı zararından daha çok olduğu durumlarda kullanılıyor. Zaten bir şeyin stresini antidepresansız atlatabilecek kişiye antidepresan yazılmıyor. "Antidepresan kullanma" diyen insan eminim iyi niyetlidir fakat bilinçsiz geliyor bana (Edit: Bu insanın psikiyatrist olmadığı durumlar için söylendi bu cümle. Bkz: müteakip cümle). Sonuçta psikiyatrist değil ama işin uzmanıymış gibi konuşuyor.

Edit: Her ne kadar yukarıda yazdıklarımdan anlaşılabileceğini umuyor olsam da açıkça da yazayım: Antidepresan bir uzman tarafından önerilmedikçe kullanılmamalı.

birçok sebebi olabilir.
- psikiyatrinin insanları üretime katmak için kapitalizmin bir aracı haline getirildiğini düşünüyor olabilir.
- ayrıca "bilmiyolar bilmiyolar psikiyatrist psikolog da değil ne bilsin cahil" diyenlerin de aptal olduğunu düşünüyorum, bizzat bu ünvanlara sahip olup bunu söyleyebler var, yapılmış çalışmalar yazılıp çizilmiş şeyler... yani ya aptal ya da işine gelmeyeni yapmamak ya da geri adım atmamak için aptal rolünü oynamaktan geri duramıyor. Ortadabir "psikiyatrik vaka" varsa sahiden, onlar da bunlar olmalı.

Antidepresanın bir işe yaramadığını söyleyenler, ancak ve ancak işe yaramadığına dair kanıt da gösterirlerse dikkate alınabilirler.

Ben hiç kullanmadım. Ancak annem kullandı ve etkisini de cenaze planlarının ve ağlama krizlerinin sona ermesiyle birlikte hormon tahlilleriyle de kanıtlanmış olarak gördük.

gerizekalı diye düşünürüm.

ancak doktorsa saygım vardır doktor değilse allah belasını versindir, her türlü aşağılamayı hak eder.

antidepresan kafaya göre kesilmez, doktor bile dozaj ayarlayıp kesiyor şeker değil bunlar.

mesela lithium eksikliği, bipolar bozukluk gibi teşhisler konmuş insanlar tanıdım. onlara doktor ne verse anlarım, lafımı etmem gıkım çıkmaz. çünkü ortada ihtiyaç var.

ha sınav stresini kaldıramıyorsundur. sevgilinden ayrılmanı kaldıramıyorsundur. bunu anlamam. @olmayazın dediği gibi düşünürüm. benim inancıma göre insan sosyal bir hayvan, buna da ihtiyaç duyuyor. paylaşacak iç dökecek dertlenecek dert dinleyecek. bu şekilde aşılır sıkıntılar. elbet bnyesel bir derdin varsa anlarım, ama ben kendimi mutsuz hissediyorum diyip de antidepresan talep edilmez, çocuğum gece gece çok uyanıyor mutsuzum diyip komşudan alınıp içilmez, aynı şekilde uyku ilaçları vs de alınmaz. tıbba ihtiyaç olduğunda başvurulur, insanın sağlığı kendinde saklıdır. soruya gelirsek, gayet de anlarım, eğer tamamen karşı değil ancak günümüzde alıştığımız kadar yaygınlaşmasına karşı ise.

"bence"

dipnot: başlandıysa da bırak demem o ayrı. bi garip yapıyor adamı. dengeleri iyi bozuyor valla. iyice embele etmeyelim adamı.

ben diyorsam bir bildigim vardir. baskasi diyorsa siktir et onu, bana sor.

antidepresan kullanan var, antidepresan kullanan var... bazisi hakkaten mal. psikiyatristi de kendisi kadar mal. kullaniyor. bazisinin ihtiyaci var kullaniyor. ha bence antidepresanlik noktaya gelince intihar edilebilir, ne gerek var amk o kadar kasmaya, ama etmeyin tabi siz. hele sen zaten etme de, genel olarak nufus artis oranimiz biraz yuksek yani.

ben de katılırım. antidepresan kriz anlarında dibe vurduğunuzda vesaire tamam kullanılır fakat bunu alışkanlık haline getirmek ve de ona bağımlı yaşamak kişinin kendine zarar veriyor, kafa yapısını ve hayata bakış açısını biraz 2 kademe rahat konumuna getirmek belki daha uygun olabilir.

tabi ağır vakalar için yapacak bir şey yok, ama kullanmak zorunda değilseniz, 1 şişe şarap bazen antidepresanın yaptığı etkiyi yapabilir anlık olarak..

iyi şeyler düşünüyorum

Benim bu. İnsanların %90'ı gerçekten gereksiz yere antidepresan kullanıyor. Sik sik sebeplerden ad kullanmak gerçekten çok büyük mantıksızlık. Kalan %10 hata payı olarak kabul edilebilir bi rakam.

bence gereksiz insanlar oluyorlar. misal bende adrenalin fazlası sebebiyle anksiyete var, ayrıca seratonin seviyem de düşük. yanisi o muazzam dediğimiz vücut aslında 3-5 hormonun hakimiyetinde. en aşmış havalı dediğiniz kadın dahi öströjenden kafayı çiziyor pms zamanlarında. bu hormonları normal yollarda alamıyorsanız ( çikolata alerji yapıyor ve şeker sorununuz varsa, muz peklik yapıyorsa ) çareniz antidepresanlar oluyor. o yüzden kullanma diyenlere karışma sen diyorum, pms zamanında çikolataya yumulan kadınlar, dakikada 2 tane sigara içen elemanlar, sırf rahatlamak için içip içip sarhoş olanlar hele hiç konuşmasın, onlarda aynı durumda aslında.

sigara, çakmak, selpak, ıslak mendil, kitap, parfüm, yedek şarj aleti, güneş gözlüğü, cüzdan. üşenmedim saydım

laptop + elektrik kablosu, bir adet kablosuz mouse
not defteri, uçlu kalem, uçlu kalem ucu, silgi, pilot kalemler
farklı renklerde 4-5 tane board marker

cüzdan, anahtar, çakmak, telefon, kulaklık filan montumun muhtelif ceplerinde olur.

cüzdanla telefon.
gerisi hallolur.

cüzdan, telefon, ıslak mendil, makyaj malzemelerinin bulunduğu diğer minik cüzdan, diş fırçası, diş macunu, parfüm.
edit: bboşalttım bunlar varmış:

img31.imageshack.us

Olm böyle de hiç eğlenceli olmadı lan. İnsan bi keps falan paylaşır. O son (benim kaçırdığım) duyuru kepsleşmesinden sonra keps paylaşmamaya yemin mi ettiniz aranızda.Bari sağdan soldan bulup benim diye paylaşsaydınız.

yedek şarj, yedek telefon pili, çok maksatlı çakı, cüzdan, telefon, kalem, defter, selpak, anahtar.

olm yapmayın böyle şeyler lan. flickrdekiler çok ilham verdi, gittim çanta bakıyorum asostan.

hangisi iyi sizce?
1- www.asos.com

2- www.asos.com

3- www.asos.com

4- www.asos.com

5- www.asos.com

2 favorim gibi, yorumları bekliyorum. takipteyim.

3 adet kalem(dolma kalem, tükenmez kalem ve uçlu kalem), ajanda, kitap(en az bir adet), anahtar, dergi(cnbc-e, ot, men's health, postkolik gibi dergilerden en az biri), netbook ve adaptörü, kafaüstü kulaklığım ve kılıfı (benim alet biraz büyük -o anlamda değil olm-)), mendil, parfüm, bazen de üst baş.

edit. tek terk, 2 +1.

Olmazsa olmazlar: telefon, cüzdan, sigara, çakmak ( bu olmasa da oluyor), kulaklık, güneş gözlüğü, telefon şarj aleti.

Çantamda genelde olanlar: yukarıdakilere ek kitap, kalem, parfüm, tablet, t-shirt, el kremi, poşet çay/kahve, ufak defter,

sağ cep tel, sol cep şirket tel. arka cep cüzdan. mont sağ cep mp3 player, sol cep anahtar. mot iç cep bozuk para.

bugun cantamda sunlar varmis:


genelde ek olarak mendil, sarj aleti, kucuk ayna oluyor.
neden yanima hesap makinasi aldigimi bilmiyorum.

edit: kimse keps koymamis ben de kaldiriyorum.
icinde olanlar: kitap, defter, kalem, cuzdan, anahtar, ruj, gozluk, pasaport, allik, toka, hesap makinasi ve metro karti

cüzdan, anahtar, telefon gibi standart donanım haricinde daimi olarak,
selpak, minik diş fırçası ve macun, ayna, minik tarak, şarj aleti, kulaklık, ayna, küçük tarak, minik boy diş fırçası ve macun, aşırı kuru havadan dolayı el kremi ve dudak nemlendirici. bir de kitap veya tablet.

ayakkabi (sporda kullandiim icin tasimak zorunda kaliyorum her gun)
yedek camasir
yedek tshirt
corap
dergi
anahtar
bozuk para
kalem
kagit mendil
karda bot kaymasin diye altina taktigim musta benzeri bi aparat
deodorant
parfum
dis fircasi
dis macunu
krem
cuzdan
iphone sarj kablosu
iphone yedek sarji
ipod
listerine
wax
bere
atki
gunes gozlugu

normal bir öğretim günü:

-dolmakalem yedek kartuş. mürekkep çözücü kalem. geodreieck
-selpak
-cüzdan
-yağmurluk (çanta için olan)
-kindle ve kılıfı, kulaklık, gerekiyorsa telefon haricinde ipod.
-kimi zaman el feneri (akşam bisikletle ne olur ne olmaz.)
-anahtarlık
-defter kitap
-kesik parmak eldiven
opsiyoneller
-3 metrelik 1,5 ton kapasiteli ip. ince
-2 karabina, çakmak, maket bıçağı
-kesik parmak eldiven

kalem silgi açacak hariç seninkinin aynısı...

çanta kullanmıyorum.
telefon cebimde, cüzdan elimde.
burada yazılanları görünce özendim valla.

macbook air, şarj aleti, 2 telefon, onların şarj aletleri, telefona uygun lens (foto makinası diyelim), onun şarj aleti, 2 adet usb flash disk, voltaj çevirici fiş, kulaklık, göz damlası, yüz için 2 krem, 2-3 kalem, not defteri. normal bir iş günü böyle. eğer şehir dışına falan gideceksem çok daha dolu oluyor içerisi. karı gibi çanta taşıyorum yani tabiri caizse. kremler falan bile var. mecburiyet.

www.facebook.com
bunlarda belki ilgini çeker

@divit

gazoz açaçaaanı kuzenimden hacıladım. kimselere vermem! çok pratik

@jedilance

eyvallah hocam. çaktım hemen laykı. güzelmiş.

www.dropbox.com

Telefon, kitaplar, tabanca, işle ilgili evraklar, mendil, su, dergi, pipo, tütün, çakmak, kartlar, defter.

Cüzdan
Anahtarlar
Ruhsat
Kalem
Not Defteri
Güneş Gözlüğü
Eldiven
Boyunluk - Atkımsı
Kulaklık
Şarj Aleti
Diş fırçası
Deodorant
Troid ilacım
Pudra-Ruj ikilisi
Dudak koruyucu zımbırtı

var

ölümsüz aşk da yok işin kötüsü.

Yok. Ölümsüz aşk da yok.

güvenme gençliğine, ölen hep ihtiyar mı :(

Var.

ölümsüzlüğe de aşka da kafam girsin.

(git:eksisozluk.com )

Kaçak olarak istediğin kadar gider de türkiye'ye gelmemen lazım :) BEnce bi yüksek lisans programına yazıl bi an önce. Başka ülkede de olabilir. Fark etmez.

okul bitene kadar donme. italya dedigin 3saat ucakla, cok ozlediysen annen baban gelsin yanina.

ogrenci vizesiyle gittigin icin calisman dovizli askerlige sayilmiyor. onun icin surekli oturum ve business visa gerekli.

kapida sorun cikarirlar, cikariyorlar artik. dedigim gibi donme okul bitene kadar, belki o ara bedelli de cikar.

31.07.2014 tarihine kadar askerlik açısından bir sakıncam yokmuş. Muhtemel sevk tarihi olarak da temmuz 2014 gösteriyor. Pekala şimdi bize şöyle bir çözüm önerdiler. İtalyadaki okul bana ekimde 2014te başlayan bir master programına kayıt olmama izin verdi. Nisan 2014te ben parasını verip buna kayıt olacağım ve bana nisanda kayıt olunca ''2014-2015 döneminde master öğrencimizdir'' diye belge verecekler. Ben nisanda bu belgeyi alıp konsolosluğa götürsem kabul ederler ve tecilimi yaparlar mı yoksa ''senin derslerin ne zaman başlıyor?'' diye sorup sıkıntı çıkarırlar mı? Bilgisi olan var mıdır gençler?

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

parov stelar abimizin albümlerini aç baştan sona

unofficial quotation (which) received on the phone.

Hmm, olabilir. Teşekkürler.

rica ederim

Verbal price quote

YIllık değişimi, çalışan sayısını bile biliyorum, başka türlü zam istemek için argümanın olmaz.

ben biliyorum.

Halka açık olduğu için biliyorum:)

Önemli olan ciro değil kardır kardeşim. Bizim şirketin geliri 5 milyon lira, gideri 6 milyon mesela.

çok utanıyorum beyler bayanlar,

bugün muhabbet esnasında birisi sordu, bilmiyorum dedim.

satışta olduğum için biliyorum. bakımdayken bilmiyordum mesela.

teklifte çalışırken biliyorum derdim ama şimdi şantiyedeyim. biraz uzak kaldım.

biliyorum, giderine gelirine kadar ayrıntısıyla hem de. kısmen mecburiyet ama.

11 milyar dolar . Bilinmeyecek gibi değil

Biliyorum ben. İşim gereği ihtiyacım oluyor bazen. Muhasebeden bu tür verileri almak için erişimim var, istediğimde ayrıntılı bilançoları döküyorlar önüme.

Normalde bilmezsin ama. Roketin söylediği gibi zam argümanı oluşturur bu tür bilgiler. O yüzden işverenler bu bilgilerin paylaşılmasından çok hazzetmezler.

bakıp da sinirimi ne bozacağım. biliyorum da bilmiyorum.
ama önümüzdeki beş sene ne kadar kar edeceğini biliyorum bu daha iyi bir gösterge bana göre. benim maaşım o karın 100 binde biri bile değil ona üzülüyorum arada. o yüzden cehalet mutluluktur takmayın böyle şeyleri kafaya.

Satış departmanında çalışmama bağlı mı bilmem ama hem çalıştığım grubun cirosunu, hem benim grubun dünyadaki cirosunu hem de çalıştığım şirketin tüm gruplarının Tr. cirosunu biliyorum.

Gecen ceyrek (Q3) 15 milyar dolar.

Müzik olmasa da video olarak en sevdiğim Oren Lavie - Her Morning Elegance
www.youtube.com

Leyla the Band'in 3 klibi de güzel bence. Yokluğunda'yı ayrı seviyorum.

Sen daha orijinal bir şeyler arıyorsun galiba da ilk aklıma bu geldi.

björk'ten rastgele bi klip aç, kendini sorgulayarak kalkmazsan bi başkasını aç. İlk açtığın fake olabilir.

bir şeye sarmak istiyorum diyorsan; vimeo.com
çok severim kendilerini. ayrıca kısa videoları da mevcut. (vimeo.com)

U2 - Electrical Storm
www.youtube.com

The Black Keys - Tooafraidtoloveyou www.youtube.com

Poncho feat. Paul Oakenfold & Maxi Trusso - Please Me
www.youtube.com

Mat Zo & Porter Robinson - Easy
www.youtube.com

en sevdiğim değil ama en saykodelik kliplerden biri www.youtube.com
bu da o şekil www.youtube.com

Bad motherfucker diye bi klip vardı youtubeda fps aksiyon şeklinde çekilmiş çok yaratıcı geldi bana

Abidik gubidik şeyler noluyo lan burdaysa:
Russian Red - Everyday Everynight www.youtube.com
Shivaree - John 2/14 www.youtube.com
Fredrika Stahl - Rocket Trip to Mars www.youtube.com
Archive - Bullets www.youtube.com
Caravan Palace - Dramaphone www.youtube.com
Ela Aydemir - Harabe www.youtube.com

Çiçek böcekse:
Emilie Simon - Fleur de Saison www.youtube.com

Björkse ama daha az garip olsunsa:
Björk - It's oh so quiet www.youtube.com

Kafayı yemek istiyorumcuysan:
Bonobo - Cirrus www.youtube.com

Bi yandan kısa film de izlemiş olmak için:
Parov Stelar - Coco www.youtube.com
Björk - Bachelorette www.youtube.com

Doğayı seyretcem ben triphop da severim diyosan,
Emancipator - Minor Cause www.youtube.com

Bunlar da eğlenceli animasyonlar bonusu:
Emilie Simon - Flowers www.youtube.com
Caravan Palace - Rock it for me www.youtube.com
Caravan Palace - Jolie Coquine www.youtube.com

Kendime başucu olsun bu yazı arada bakiyim. Eşşek yükü. Gaza geldim.

i fink u freeky - die antwoord / dans etmeli cok tatli

auf kurs - oomph / mazosistli uzulmeli

Chris Rea - Nothing to Fear
www.youtube.com

o kadar öneri gelmiş zaten daha izlemezsin bizimkileri ama efsanedir:

www.youtube.com

massive attack-live with me aklıma gelen ve en sevdiğim klip şarkı kombinasyonu.

www.youtube.com

ben de ilgisi olanlara şöyle bir katkıda bulunayım

vimeo.com

buradaki herkes o cevabı arıyor emin ol. eğer çok dardaysan etrafta tanıdığın ve muhabbetin olduğu esnaf-mağazalardan günlük iş iste, 2-3 gün burada takılayım gerekirse yerleri sileyim de. kabul edebilirler. para kazanmak çok zor bu vahşi kapitalist düzende dostum.

günlük stand hostesliği oluyor, günübirlik veya haftalık işler oluyor, bir gün boyunca standda duruyorsun, günlük 50-100 arası bir şeyler veriyorlar, öğle yemeği de dahil olur genelde.

kimse de dememiş ki gel kardeşim yemeğin bizden olsun. istanbuldaysam maaş alana kadar akşam yemeğin benden.

Bilgisayar kabiliyetin var mı? Internet sitesi kurmak falan?